Aylardır ülkemiz berbat bir salgınla cebelleşirken salgından ölenler varken ve ölüm haberlerini duyarken ne kadar korkuyoruz değil mi?

Son 3 gündür 18-17-16 diye sıralanıyor koronadan ölenlerin sayısı…

Her gün sabırsızlıkla televizyonun karşısına geçip bugün kaç kişi öldü diyoruz, sayı açıklandıktan sonra da ah çekip Allah rahmet eylesin diyoruz.

Türkiye’de ölenler sadece koronadan mı ölüyor peki?

Hayır tabiî ki ailecek tatile giden bir ailenin trafik kazasında yok olduğunu, cinnet geçiren adamın ailesini katlettiğini, bir fabrikada yaşanan patlama sonucu birçok işçinin hayatını kaybettiğini ya da birçok kişinin amansız bir sağlığına yenik düştüğünü…

Önceki gün bir haber geldi ki sormayın… Görüntüler yürek dağlayan cinsten.

Ağlamalar, feryatlar ve çaresiz bekleyiş…

İznik Gölü kenarına pikniğe giden 36 yaşındaki Mahmut Surani oğulları Ahmet Surani (12) ve Muhammed Surani (12) ile yeğeni Abdullah Surani (16) serinlemek için suya giriyor. O anda kabus başlıyor…

İkiz kardeşler, babaları ve kuzenlerini bırakıp açılınca bir süre sonra dibe batıyor. İkizlerin çağlık atması üzerine baba ve yeğen diğer iki kardeşi kurtarmak için yanlarına yüzmeye çalışırken onlar da dibe batıyor. 4 kişinin boğulmak üzere olduğunu gören kıyıdaki vatandaşlar suya atlayıp baba ve çocukları kurtarmaya çalışıyor. 12 yaşındaki ikizler Ahmet ve Muhammed Surani vatandaşlar tarafından kurtarılıp sudan çıkarılırken baba ve 16 yaşındaki yeğenine ise ulaşılamıyor. İhbar üzerine olay yerine gelen 112 sağlık ekipleri 2 kardeşi hastaneye kaldırıyor. Olay yerine gelen balık adamlar ve kurtarma ekipleri kısa süre sonra 36 yaşındaki babanın cansız bedenine ulaşıyor. Akşam saatlerine kadar yapılan arama çalışmalarının ardından 16 yaşındaki Abdullah'ında cansiz bedenine ulaşılıyor.

Her yaz gününde İznik Gölü’nden böyle bir haber gelmesi düşündürüyor.

Ölüm var ölüm var arkadaş. Bile bile ölüme yürümek nedir. İznik Gölü’nün serinlemek için elverişsiz olduğunu defalarca duyduk. Nedendir bu umursamazlık.

Hastalıktan ölürsün, kazadan ölürsün, salgından ölürsün, cinayetten ölürsün ama boğulma ihtimali varken neden ölüme koşarsın. Yazık oldu. Bir babaya ve yiğene…

Hatta o gölden kurtulan çocuklara. Hayatları boyunca bu anı silebilecekler mi kafalarından, gözleri önünde babalarını kaybettiler.

Yapmayın arkadaş ölüme yürümeyin. Tehlikeli olan tehlikelidir… Tabi bunun yanında kadere inanmakta var ama kader birazda insanın elinde.

Diyeceğim o ki ölüm size gelebilir ama siz ayaklarınızla gitmeyin!