Hayat bir nefes, bir varsın, bir de yok…

Issızsın, karanlık ve son anlarda soğuk

Önce bir sıcaklık gelir tatlı tatlı…

Peşi sıra sahneler arka arkaya…

Kısacık ömrümde Allah bana şans tanıdı…

İki melek tanıdım…

Birine o kadar yakın ve uzaktım ki, idrakım yetmedi…

Sadece hayal kahramanımdı… 

Dinlediğim hikayelerin hep aktrisiydi, alkışlar alkışlarla gitti…

Bir diğer melek Allah’ın bana bir başka lütfuydu…

Babam ve benim hayatımıza sihirli, naif ve güzel elleriyle dokundu…

62 yıllık ömrünün 40 yılına şahit olan ben…

Sadece iyilikle besledi bizleri…

Bitanecik kardeşim Ekin… Doğduğu gün dün gibi aklımda…

Kalbimin en anlamlı yerinde, başımın tam da üstünde hep…

Gözlerindeki ışıltı, dilindeki zeka…

Bu dünyada değmelerini çırak çıkartır…

Annemin en güzel mirası olacak bana

Ve elbette benim en iyi arkadaşım bundan sonra…

Bir Çarşamba gecesi vedasıyla gitti annem…

Son konuşmamız sakin, huzurlu ve kısaydı…

Ömrü gibi kısa…

İçime ağladım hep yaşamım boyunca…

Gözyaşlarımı kendime sakladım…

Aynaya bile göstermedim, özeldi çünkü…

O güzel yüzüyle buluştuğumda da öyleydi…

O döşekteydi yine, 2011 yılında babamı uğurladığımız hani…

O gece annem seslenmişti, acil koduyla…

Bu kez çağıran olmadı, yetişemedik…

Ölüm döşeğinde annemi seyrettim…

Çocukluğumu, gençliğimi…

Annem gibi çok güzeldi…

Hayatın efkarını sırtlandığından mıdır, Allah çok sevdiğinden mi?

O naif kalbi, kimseye ses etmeden fişini çekti…

Erkenden, yalnızca, tek başına…

Daha da büyüdüm şimdi

Çünkü ben iki kere öksüzüm şimdi…

İki kere toprak koktum çünkü…

Fani dünyanın sillesi, iki yanağıma çarptı çünkü…

İçimdeki çocuk bile yoksun artık çünkü…

Ben iki kere öldüm çünkü…

O ölüm döşeğinin soğuk yüzü,

Ruhumu alt etti çünkü…