Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa şimdi en güzel şiirdir barış. Sahi bu kaos bu savaş niye? Kabil’i Habil’e düşman eden neydi? Neden hala bu yarış bitmedi? Doymadık mı, yetmedi mi?

Bir tarafta inşaat çukurunda oyuncak arayan ve asansör boşluğuna düşen iki kardeş bir tarafta sokak ortasında çocuğunun gözü önünde öldüresiye dövülen anne! Bu öfke aslında kime ve biz nerede yanlış yapıyoruz? İsimler olaylar değişse de ihmaller hep aynı...

“Dağlara buğdaylar serpin Müslüman ülkede kuşlar aç demesinler” diyen ehlibeytten sokakta açlıktan aciz düşen çocuklara nasıl geldik? Birbirimizi suçlamayı bırakalım ve kabullenelim. Bizler doyumsuz olarak büyütüldük. En çok parayı sen kazan kızım, en iyi arabaya sen bin oğlum, en iyi yemeği sen ye evladım! Kaçımız en doğru çocuğu ben büyütmeliyim, en doğru ben olmalıyım yarışında? Ya da kimin umurunda?  Mal mülk geçici… Önemli olan insanların kalbine dokunmak.

Biz dünyaya sahip olmaya değil şahit olmaya geldik. Her haksızlığa karşı koymaya geldik. Kalp kazanmaya, iyilik yaymaya geldik. Biz amacımızı unuttuk, kendimize yabancılaştık!  

Dünya zengini olurken insan fakiri olduk. Münir Arıkan’ın da dediği gibi “Öğrenme durunca yaşamak mola verir. Paylaşma durunca sevgi mola verir. Fedakarlık durunca insanlık mola verir. “Ne kadar da doğru. O zaman öze dönme zamanımız geldi de geçiyor. Sen, ben yaşamış ve ölmüş olan herkes, onlarca ideoloji...

Kim kârlı çıktı ki, şeytan mı insan mı? Burası dünya yahu burası da bu kadar işte. Gelin birbirimizi ötekileştirmeyelim. Bu ülke bu dünya hepimize yeter. Önce aynayı kendimize çevirelim. Kendimizi yetiştirelim. Dünya’nın etrafımızda dönmediğine kanaat getirelim ve acıları da sevinçleri hissettiğimiz gibi hissedelim.

Kadın erkek demeden bir gün asansör boşluğuna düşen iki çocuk annesinin acısını ve çaresizliğini bir gün de sokak ortasında dayak yiyen annenin acısını hissedelim. Hep birlikte dur diyelim açlığa da sefalete de şiddete de...

Güzel yarınlar istiyorsak bugünleri güzel bırakalım. Çünkü bugün de dünün yarınıydı. Biz beraber güzeliz. Alışık değiliz ekmeğimizi ayrı yemeye, suyumuzu ayrı içmeye, türkümüzü, ayrı söylemeye.

Biz bir arada kadınıyla erkeğiyle fakiriyle zenginiyle taşıyla toprağıyla güzeliz Türkiye! Sizce de birinin öze dönüşü, beraberliği ve kardeşliği hatırlatmasının zamanı gelmemiş miydi?