Sultan 3.Murat rüyasında bir adam görür. Benim cenaze namazımı Fatih Camiinde kıldır, cenazemi evimin bahçesine göm, evimi de türbe yap, evimin yanına da tekke ve çeşme yaptır. Ben bu dünyadan 50 sene su içtim demişti Uykusundan uyanan 3. Murat uzun süre rüyasının etkisinde kalmış, sonunda siyavüş paşası ile tedbiri kıyafet giyip halkın arasına karışır. Molla kılığına girip dolaşmaya başlarlar. Padişah önde, paşa arkada Beyazıt’tan un kapanına doğru yürürken yerde yatan bir ceset görürler, rüyasında gördüğü adamın kendisidir bu. Padişah çevresindekilerden yardım ister ama herkes geri çekilir, ‘aman hocam uzak durun bu cesetten sarhoşun, sefirin biridir. Aslında iyi sanatkardır, ayakkabının hasını yapardı. Ancak kazandıklarını içkiye, fuhuşa harcardı. Evine çuval dolusu içki, şarap taşırdı. Nerde namlı kötü kadın olsa, takardı koluna evine götürürdü. Onu camide görende olmamış. Padişah bu söylenenlere çok şaşırmış ama bu işin peşini bırakmamış. Çünkü bu adamın rüyasına girmesinin önemli bir nedeni olmalı. Paşa, ‘saraydan adamlar gönderelim onlar defnetsin’ diye ısrar eder. Paşanın gidelim isteğini kabul etmez padişah, ‘milletimizdir ne olursa olsun sahip çıkacağız’ diyerek, rüyasında gördüğü gibi Fatih camisine cenazeyi götürürler. Paşa etraftan kefen tabut bulur cenazeyi birlikte yıkarlar. Adam yıkanırken adete güler gibi etrafına nur saçıyordu. Padişah bu adamın hiç de anlatıldığı gibi bir adama benzemediğine karar verdi. Kefenlediler, tabuta kovdular arayıp sorarak buldukları eve geldiler. Küçük ahşap bir evden yaşlı bir kadın çıkar karşılarına. Adamın karısı olduğu bellidir, ‘nereye gömelim?’ diye sorarlar. Kadında, ‘bahçede kocam kendi mezarını kendi kazdı, hazırladı’ diyerek ‘buraya gömün’ der. Padişah ve paşa adamı gömerler, duasını yaparlar. Padişah dayanamaz kadına kocasının nasıl biri olduğunu sorar. Kadında, ‘evladım bizim efendi bir alemdi. Akşama kadar çalışır, didinir, kazandığı bütün parayı elinde içki şişesi gördüğü insanlara verir, elindeki içkileri satın alırdı. Sonra eve getirip hepsini helaya dökerdi. Sebebini sorduğumda Müslümanlar içmesin diye yaptım derdi’. Padişah anlatılanlara çok şaşırır. Kadın devam eder, ‘ah oğul nerde malum kadın görse hepsini eve getirir, ben sizin zamanınızı satın aldım, sizin ücretinizi ödedim, öyleyse şimdi siz bizi dinleyin deyip, bana da dinimizin emirlerini anlatmamı tembih eder evden çekip giderdi. Sabaha kadar o kadınlara dinimizin vecibelerini anlatırdım’ diye söyler. Padişah aslında hiçbir şey halkın anlattığı gibi olmadığını bazen ön yargılı olup kişileri tanımadan, onlar hakkında yanlış kararlar verdiğimizi gördüklerimizi araştırmadan yargılamamalı diye düşündü. Kadın yine devam etti: ‘Camide namaz kılmaz kılacaksak sağlam kâbeyi gören imamın arkasında durmalıyız deyip çok uzaklarda namaz kılardı. Bir gün eşime, bana bak bey, sen böyle yapıyorsun ama herkes seni çok kötü biliyor, yaptığın iyilikleri saklı tutuyorsun, kimseye anlatmıyorsun, öldüğünde cenazeni gömecek kimseyi bulamayacağız, dediğimde, merak etme hanım, kimseye zahmet vermeyiz, mezarımı bahçeye kazdım, beni oraya gömün dedi. Bende kim gömecek deyince: - güldü, Padişahın işi ne hanım diye söylediğini anlatır’.

1592’de vefat eden Nalıncı Mehmet Mimi Dede, Allah dostlarından biridir. Baba adsız sansız türbesi, eski Cibali tütün fabrikasının, şimdinin Kadir Has Üniversitesi’nin arkasında Haraçzade camiinin karşısında. Un kapanı Fatih/İstanbul’dadır. Saygılar…