Uzun bir zamandan beri basından da takip ediyorsunuzdur Amerika'nın Yunanistan'da kurmuş olduğu üslerle ilgili sağır sultan bile duymuş olmasına rağmen bu üslerin kime karşı olduğu ile ilgili ne Yunanistan tarafından ne de Amerika tarafından doğru düzgün bir açıklama yok. Girit Adası'ndan Dedeağaç’a kadar hem ana karasında hem Adalarda onlarca üs kime karşıdır bilinmiyor. Lozan'da ve diğer uluslararası anlaşmalarda 12 adalar başta olmak üzere birçok Anadolu'ya yakın adada sadece iç hukuki mekanizmaları idare ve sevk edecek kadar polis ya da jandarma bulundurması gerektiği halde koca koca üsleri bu adalarda açmak neyin nesidir. Yunanistan'ın bu uluslararası anlaşmalara uymama inadı nedir.

Batı Trakya’daki Türkleri dahi tanımıyorlar.

Batı Trakya'daki Türk vatandaşlarına Türk demeyen, kabul etmeyen, Türklerin kendi müftülerini seçme haklarını tanımayan, Batı Trakya’ya müftüyü kendi tayin eden oradaki insanlarımıza Türk dahi demeyen Yunanlı Müslüman azınlık olarak isim takan Yunanistan'ın gittikçe şımardığını geçmişte bu tür uygulamalarına yeteri kadar tepki veremememizden dolayı şimdi yakın adalara sadece yerel unsur polis Jandarma olması gerekirken koca koca üslerin açılmasına önayak olan Meriç nehrinde Tampon bölge tanımlanması olmasına rağmen Dedeağac’a da üst açılmasında sakınca görmeyen bir duruma evrilmiş durumda.1950'li 60'lı yıllardan itibaren yukarıdaki anlatmış olduğum Türk azınlığı tanımama çabasına yeteri kadar tipki verilmemesi neticesinde Avrupa İnsan Hakları mahkemelerinin de buna sessiz kalması durumu bugünlere adaların silahsızlandırılması konusuna kadar getirilmesini sağlamış oldu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye'yi taraf olmuş olduğu her konuda en sert biçimde yargılarken Müslüman Türk azınlığa Batı Trakya'daki bu uygulamaları reva görmesi ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ne kadar duruma, tarafa ve bayrağa göre hareket ettiğinin en net göstergesi.

Uluslararası anlaşmalara uymaları sağlanmalı

Miçotakis’in Amerika'nın yeni Zelenskisi rolüne bürünmesi ise tam bir keşmekeş. Rusya'nın Ukrayna'yı işgale başlanmasından sonra ısrarla Recep Tayyip Erdoğan'dan cumhurbaşkanımızdan randevu isteyen bir, bir buçuk ay randevu verilmemesinden sonra geçtiğimiz ay başlarında Ankara'ya gelen Miçotakis bundan sonra direkt görüşmelerde iki ülke arasında sıcak ilişkilerin başlayacağına söylemesine rağmen 2 hafta önce Washington gezisinde Amerikan senatosunda Türkiye'yi aşırı eleştirmesi neticesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir daha Miçotakis ile görüşmeyeceğim açıklaması sonrasında hız verilen üslerin yayılması politikası ileri bir safhaya geçmişe benziyor. Lozan ve Paris anlaşmalarında silahsızlandırılması gereken Adalar ve Meriç'in doğu-batı ekseninde silahsızlanmış tampon bölgelerin mutlaka bu anlaşmalar neticesinde uluslararası kamuoyu çıkartılarak bu maddelerin uygulanmasının sağlanması gerekmekte.

Türkiye uymasa neler olabilir, bir düşünün

Düşünebiliyor musunuz, Türkiye'nin Lozan'a ya da diğer uluslararası bir anlaşmaya uymaması durumunda dış mihrakların neler yapabileceklerini. Ama Yunanistan neredeyse 100 yıla yakındır bu Lozan Anlaşması'nı delik deşik etmiş durumda. Mutlaka bu uluslararası anlaşmaları takmama tanımama durumunun hem NATO hem uluslararası çevrelerde gündeme getirilerek tarafların bu anlaşmalara mutlaka uymalarını sağlanması gerekmekte.