“Her çocuğun koşup terlediği zaman sırtına havlu koyacak…
Üşüdüğü zaman sarılarak onu ısıtacak…
Düştüğü zaman yaralarını saracak…
Korktuğu zaman onu bağrına basacak bir anneye, babaya ihtiyacı vardır.”
Kim bu sözlerin yanlış olduğunu söyleyebilir…
Kimi doğurur anne olur…
Kimi de doğurmadan yüreğiyle zaten anne babadır…

Kim bu tespitin doğru olmadığını iddia edebilir…
Bursa Valiliği himayesinde, Türk Kızılay Bursa Şubesi ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'nün organizasyonu ile düzenlenen koruyucu aileler iftarında, bu sözlerin vücut bulmuş halini iliklerimize kadar hissettik.
Ahmet Kundakcı ve Mehmet Çetinkaya ile iftara katılmak için Merinos AKKM’ye doğru yola çıktığımızda insan gibi insanlarla bir arada olacağımızı biliyorduk. 
Ancak salona girip, çocukların yüzündeki gülümsemeyi, koruyucu anne babaların yaşadığı iç huzurun ifadelerine yansımasının bizleri de bu kadar derinden huzurla dolduracağını tahmin edememiştik. 
Yıldırım Beyazıd Salonu’nda özenle hazırlanmış sofraların etrafında koşturan çiçeklerin cıvıl cıvıl sesleri koruyucu anne babalarının onları ne kadar büyük bir sevgiyle koruyup kolladıklarının nişanesiydi.
Tüm çocuklar mutlu…
Tüm çocuklar, özgüven ve karakter sahibi…
Yürüyüşlerinden…
Birbirleriyle kurdukları iletişimden...
Büyükleriyle muhabbetlerinde takındıkları saygılı tavırdan ne kadar iyi yetiştirildiklerini kolayca gözlemleyebiliyorsunuz.
Çocuk yetiştirmek her babayiğidin harcı değil…
Ancak… 
Doğurmadığın, senin genlerine sahip olmayan bir çocuğa bu kadar güzel bakabilmek ve hayata hazırlayabilmek ise bu insanlara bu güzel yürekleri ve cesareti nasip eden Allah’ın bir lütfu olsa gerek…


Yemeğe eşiyle birlikte katılan Vali Yakup Canbolat’ın da vurgusunda bu konu vardı.
Aile kavramının önemine dikkat çeken Vali Canbolat, kimsesi olmayan ya da ailesinin evlatlarına karşı görevlerini tam anlamıyla yerine getiremediği durumlarda çocuklara devletin sevgiyle, şefkatle, merhametle baktığını; tüm ihtiyaçlarını karşıladığını üzerine basa basa söyledi.
Ancak devamında sarf ettiği şu cümle her şeyin üzerindeydi:
“Tüm çocukların sıcak aile ortamına ihtiyacı vardır.”
Aile konusunda dezavantajlı olan çocukların ise 1949 yılında ilk kez uygulanan koruyucu ailelik sistemiyle artık daha şanslı olduğunu belirten Vali Canbolat, 1983 yılından bu yana sistemin daha da iyileştirildiği ve melek aile sayısının daha da arttığı bilgisini verdi. 
Vali Canbolat, günümüzde yaşanan toplumsal erozyonun önüne geçmek için aile kavramının yeniden yüceltilmesi gerektiğini dimağımıza kazıdı.
Çocukların, her ne kadar çok iyi bakılsa da, yetiştirme yurtları yerine aile sıcaklığında büyümesinin önemini bir kez daha dile getirdi ve zaten bunu çok iyi bilen koruyucu ailelerin gönülden bir teşekkürü ne kadar çok hak ettiklerini bizlere de hatırlattı.


“Onların sevinci bizim sevincimiz, onların başarısı milletin başarıdır. Onların tebessümü sizlerin tebessümüdür” diyerek ailelere takdirlerini ileten Vali Canbolat, dezavantajlı koşullardan uzaklaştırılan her çocuğun ise milletimizin kazancı olduğunu kaydetti.
“Koruyucu melekler, sizler iyi ki varsınız” dedi; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Erkut Öneş’in “Bursa’da 163 koruyucu aile 190 çocuğumuza anne baba olmuştur” sözlerini yineledi, bu sayının daha da artmasının Türk milletine yakışan olduğuna işaret etti.

Erkut Öneş ise onlarca çocuğun bir koruyucu melek beklediğini umutlu gözlerle duyurdu. 
“Çocuk dendiği zaman bizim için akan sular duruyor” diyen Türk Kızılay Bursa Şube Başkanı Davut Gürkan, “Çocuklar başta olmak üzere hiçbir canlının şefkat ve merhametten yoksun kalmaması Kızılay’ın şiarıdır” sözleriyle dünyanın veren eli Türk Kızılay’ın gönlünün yüceliğini bir kez daha gözler önüne serdi. 
Vicdan sahibi bağışçılarla 78 ülkede bilfiil çalıştıklarını, 191 ülkeye ise yardımlarıyla Türk’ün merhamet medeniyetini taşıdıklarını söylemesi ise göğsümüzü kabartı.
Gece, vali amcalarının etrafını saran çocukların söylediği şarkılar, okuduğu şiirler ve küçücük ellerini göğe açarak ettikleri dualarla son buldu. 


Bu miniklerin duaları karşılıksız kalmaz derken, biz iyilik içinde iyiliklerle dolu onlarca aileden ikisiyle gönüllerimizi birleştirme imkanını bulduk.
Biri henüz 4 aylık evliyken eşini trafik kazasında kaybeden ancak koruyucu aile olduğu minik kızına hem hayat olan hem de kendisini hayata bağlayan Hasbiye Hanım…
Diğeri de Afrin şehidimiz Taner Çobanoğlu’nun melek kalpli annesi Sevim Çobanoğlu ile baba gibi babası Cüneyt Çobanoğlu…


Öğrendik ki, bir evlatlarını kara toprağa şehit vermişler, “Vatan sağ olsun” deyip acılarını yüreklerine gömmüşler ancak 13 senedir 3 çocuğun meleği olmuşlar…
İnsanlığımızı bize bir kez daha hatırlatan…
Gönüllerimizde gelecek adına umutlar yeşerten…
Bu millette bu vicdan varken bu ülkenin sırtı ilelebet yere gelmez dedirten…
Bugüne kadar yaşadığımız, karşılaştığımız, duyduğumuz, tanık olduğumuz tüm kötülüklerin üzerine perde çeken…
Koruyucu meleklere binlerce kez teşekkür ederiz…
Biliyoruz… Zor…
Bir çocuğun sorumluluğunu almak…
Ancak… Biz bu iftarda gördük ki…
Bir o kadar da huzur verici…
Kim bilir, belki de bir yerlerde bir küçük yürek de sizin elinizi ona uzatmanızı bekliyordur.
Bu yazıyı okuduktan sonra, bu gece yastığa kafanızı koyduğunuzda, düşünmeye değmez mi!.. 
Bence değer..