Martın sonu bahar...
Bu slogan muhalefetin ana seçim sloganı.
Peki, mart sonunda gerçekten bahar gelecek mi?
Muhalefetin izlediği seçim stratejisine bakıldığında böyle bir şey mümkün görünmüyor.
Bu anlayışla ve bu yönetim kadrolarıyla muhalefetin gerçekten kıyamete kadar iktidar olma şansı yoktur.
İktidar ittifakı en az %50 oya sahip ki bu oran onlara yetiyor.
Yani muhalefetin mutlaka buralardan oy alması lazım.
İktidar tarafından seçmen çekme stratejileri geliştirileceğine gidip, zaten kendi taraflarında olan terörist bağlantılı odaklarla açık açık işbirliği yapma peşinde koşuyorlar.
Bu yaklaşım muhalefet açısından en önemli stratejik hatadır.
Üstelik ülkemiz, Cumhuriyet tarihimizin en derin ekonomik krizlerinden birinin içindeyken böyle amatörce hata yapılmasını anlamak mümkün değil.
Yoksa siz istediğiniz kadar iktidarın zaaflarından, projelerinizden, yapacaklarınız ile ilgili vaatlerden bahsedin, seçmene belli odaklarla aranıza mesafe koyduğunuza dair açık ve net mesaj veremezseniz karşı taraftan oy almanız mümkün değildir ki yukarıda da söylediğimiz gibi, martın sonunda baharı görmek için oralardan seçmen çekmek olmazsa olmazdır.
Muhalefet bu anlayışla devam ettiği takdirde bırakın başarılı olmayı, Ankara gibi kazanma potansiyeli yüksek olan yerlerde bile bu şansını yok edecektir.
Oysa bu terör bağlantılı odaklarla beraber görünmek insanımız nezdinde hoş karşılanmadığı konusunda önlerinde çok net bir örnek de varken…
7 Haziran 2015 Genel seçimlerinde iktidar partisi açılım sürecinden dolayı seçmen tarafından uyarılmış ve tek başına iktidar olamamıştı.
Nitekim takip eden süreçte Suruç'ta, İstanbul'da, Ankara garında peş peşe bombalar patlamıştı ve aynı yıl 1 Kasımda yapılan genel seçimlerde %49 gibi rekor oyla tekrar tek başına iktidar olmuşlardı.
Biz de bu açılım sürecine girildiğinde uyarılarda bulunmuştuk.
20.11.2013 tarihli "Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak" başlıklı yazımızda "Açılım" denen yaklaşımın son derece yanlış olduğunu, Kürt kökenli seçmenleri kazanalım derken partiye destek olan muhafazakâr, milliyetçi kitleyi kaybedeceği konusunda iktidarı açık ve net olarak uyarmıştık.
Gelişmeler de bizi haklı çıkarmıştı.
İktidar o tarihlerden beri bu odaklara karşı sert ve "şahin" tutumunu aynen devam ettirmekte.
Bu yerel seçimler sürecinde de ana seçim stratejisi bunun üzerine kurulu.
Beka sorunundan bahsederken özellikle PYD/PKK terör örgütlerine vurgu yapmaları boşuna değil.
Bunun ötesinde İktidar kasıtlı olarak HDP'yi provoke ediyor.
Amaç bunlara keskin ve uç cevaplar verdirmektir.
İnsanımız nezdinde de bu demeçlerin sebep olduğu reaksiyonlar muhalefet ittifakına negatif olarak yansıyor.
Hepsi bu gerçekler ortadayken muhalefetin bu hatalı stratejilerde ısrar etmesini anlamak mümkün değil.
Muhalefetin kurmayları, seçimlerde başarılı olmak istiyorlarsa karşı ittifaktan oy koparacak stratejiler geliştirmek zorunda oldukları gerçeğini kavrayamaz ve aynı anlayışla devam ederlerse, iktidar ittifakı bu seçimlerden kendilerinin bile beklemedikleri büyük oranda zaferle ayrılacaklardır.
Muhalefet mi?
Martın sonunda baharı görme hayalini başka bahara ertelemek zorunda kalacakları aşikâr.