İstanbul denince ilk aklıma gelen yer; Eyüp’te "Eyüp Sultan" Hz.leridir. Kendimi, kendisine yakın hissetme sebebim Eyüp’te doğup Eyüp’te çocukluğumun geçmesidir. Her gün oyun parkında oynamayı seven çocuğun yeri en sevdiği yer gibi benimde Camisinin bahçesinde oynayarak, mutlu olduğum huzur parkımdı. O yaşta kendimi manevi olarak ödüllendirdiğim, kendi ruhumda kendime ‘Manevi Babam’ olarak kabul ettiğim kişidir ‘Eyüp Sultanım’. İnsanın hiç bilmediği, görmediği, ölmüş bir babası vardır. Sizde o babanızın mezarına gider, özlem giderir, dertlerinizi paylaşır, sırlarınızı kabrinin başında anlatırsınız ya, ben de öyleydim. Hiç baba duygusu, sevgisi yaşamamış, babası yanında olmamış bir çocuk için, babası ölmüş demektir. Onu kalbinde öldü kabul edip, sevdiği bir kabirde babasının yattığını hisseden çocuk, gayet akıllı, yaşına göre çok daha erken büyümüş, görüntüsü çocuk, aklı ruhu olgun büyük bir yetişkindir. O küçük çocuğun şehir değiştirmesi, büyümesi, duygularını hiç değiştirmedi. Hayata daha gerçekçi bakmayı öğrendi. Büyüdüğünde ilk yaptığı manevi babası bildiği kişinin hayat hikayesini, nerden geldiğini öğrenmek oldu. Sevgili Peygamberimiz Medineye hicret edince Medineli Müslümanların her biri onu evinde misafir etmek istemiş. Peygamberimiz kimsenin gücenmesini istemediği için seçimi devesine bırakmış. - Devem kimin evinin önüne gider orda kalırsa, onun evinde misafir olacağını söyler. Devesinin çöktüğü yer; Dedesi Abdülmuttalip’in annesi tarafından kendisine yakınlığı bulunan Ebû Eyyûp’ün evidir. Bu evde yedi ay misafir kalır. Bu ev İslamiyet’in öğretildiği bir mektep durumundaydı. Peygamber efendimiz fakir muhacirlere bu evde yemek verir, kendisine getirilen hediyeleri bu evde fakirlere dağıtırdı. Peygamberimiz bu evin sahiplerine her zaman dua eder, onların bolluğa kavuşmalarını, huzur ve âfiyet içinde olmalarını dilemiş. Sahabe Eyüp Sultan (Eyyûb el Ensari),Allah yolunda savaşa katılması gerektiğine inanan kişi olarak, peygamberin ölümünden sonra, her yıl bir savaşta olmaya gayret etmiş, ilerleyen yaşına rağmen İstanbul kuşatmasına katılmış, son seferi olmuştu. Fatih Sultan Mehmet Hanın 1453’te İstanbul’u almasından sonra hocası Akşemseddin tarafından surlara yakın yerde gömülü olan yerini bulur. Bulunan yere Fatih Sultan Mehmet tarafından Türbesi inşa edilmeye başlanır. Fatihin İstanbul da yaptırdığı ilk eser olan Eyüp Sultan Türbesinin etrafına cami medrese imaret ve hamamda ilave ettirmiş. Burası tam bir külliye niteliği kazanmış. Külliyenin inşaatı 1459 da tamamlanmış, Osmanlı Padişahları tahta çıktıklarında iktidarın sembolü olan Kılıç Kuşanma Törenlerini Eyüp Sultan Türbesinde yaparlarmış. Osmanlı Ordusu Sefere Çıkmadan önce buraya mutlaka uğrarmışlar. Türbe bu günkü şeklini Sultan 1. Ahmed Döneminde almıştır. Eyüp Sultan Hz.leri en yaşlı vefat eden Sahabei Kiramlardan biridir. Mısır, Suriye, Filistin ve Kıbrıs Fetihlerinde bulunmuş, hayatı boyunca İslam’ın yayılması için yapılan bütün askeri seferlere katılarak Müslümanlara örnek olmuştur. Peygamberimiz den aldığı dualardan biriside:"Allahım sabahlara kadar uykusuz kalarak nöbet beklemek suretiyle beni muhafaza etmeye çalışan Ebû Eyyûbu Sende koru ne muhafaza eyle " diye ettiği Duası Sandukasının üzerindeki örtüde günümüzde halen hat yazısı ile yazılıdır. Yine Peygamberimiz bir gün bir konuşmasında: - Ashabımdan birisi eceli ile herhangi bir beldede vefat eder ve beldeye gömülürse yarın kıyamet günü O belde sakinlerinin Önderi Sancaktarı ve Rehberi olarak haşr olunur "diye Kütübü Sittede bir hadisinde buyurmuştur. O zaman Eyüp Sultan bu sözü duyunca duada bulunmuş, peygamberin bahsettiği Sahabe olmak için, bu yüzden İstanbul fethine katılıp öldüğünde bu günkü yere defnedilmesini yanında bulunanlara vasiyet etmiştir. Şanslı beldede bulunan İstanbul halkı mahşerde Eyüp Sultan Hz.lerinin Bayrağı altında toplanacaktır. Günümüzde de Düğün Sünnet yapanların ilk uğrak yeri Eyüp Sultan Türbesidir. Özellikle Ramazan ayında ziyaretçileri hiç eksik olmaz. İftarını bahçesinde, yakınında açmak isteyen misafirleri ile dolup taşmaktadır. Kıyamete kadar da Peygamber efendimizi misafir ettiği gibi gelen ziyaretçilerini misafir edecektir. Bu sevilen Sahabenin Ruhuna bir Fatiha Hediye Etmek En büyük sevap kazanmaktır. Yine Peygamberimizin bir hadisi: "Hatırlayan güzelse, Hatırlanan da güzeldir. Gül bahçesine giren ya gül olur, ya da gül kokar". Biz de her birimiz güzel insanlarız ki, Allahın sevgisini kazanmış güzel insanları hatırlıyoruz, anıyoruz. Saygılar…