Ramazan ayında, kandillerde, dini bayramlarda camilerde iki minare arasına gerilen ipler üzerine elektrik ampulleriyle oluşturulan ve geceleri ışık verilen yazı ya da resimlere verilen isim, ya da birden fazla minaresi olan camilerin iki minaresi arasına konulan ışıklı yazılara mahya dendiğini biliyoruz. Ramazan dendiğinde, akla gelen ilk geleneklerden biridir mahyalar. Bu Ramazan ayında da tıpkı eski Ramazanlar da olduğu gibi camilerimiz eski Ramazan geleneklerinin en güzel özelliği olan mahyalarla aydınlanıp süslenir. Mahya geleneğinin başlangıcı Osmanlı Dönemine kadar uzanır. 16.yüzyılda ilk olarak İstanbul da başlamış olan bu gelenek halen istenilen beğenilen gelenek olarak varlığını devam ettirir. Mahyacılığın bir sanat olarak İstanbul da başlamasının sebebi, mahyaların öncelikle selatin camilerinde yani iki, dört veya altı minareli camilerde uygulanmasıydı ve bu camiler en çok İstanbul da yer almaktaydı. Özellikle Osmanlı Döneminde halk Ramazan ayında asılacak mahyaları sabırsızlıkla beklerdi. Cami minarelerine mahya asılmasının amacı, halka kardeşlik, din ve Müslümanlık ile ilgili güzel mesajlar vermekti. Aynı zamanda bu geleneğin amacı Allaha şükretmekti. 1600’lü yıllarda uygulanan ilk mahyalarda kandiller kullanılmaktaydı. İlerleyen dönemlerde mahya hazırlanmasında kandillerin yerini her ne kadar ampuller almış olsa da, halk arasında "Kandiller Yandı" sözü varlığını korumuştur Mahyaların kurulmasındaki temel amaç insanları iyiliğe ve sevaba yönlendirmek, insanlara güzel mesajlar vermektir. Bu yazıları tasarlayıp, minarelere asılmasını sağlayan sanatçılara ise "Mahyacı" denildiğini biliyoruz. Sözün kısası; şükür ki on bir ayın sultanı olan yeni bir Ramazan ayını görme şansını yakalayanlar, bu aya kavuşanlar, başlarını kaldırıp bizler için özel sevgiyle hazırlanılmış, camilere asılan birbirinden güzel renkli ışıklı yazıları okumayı unutmasınlar. Saygılar…