Farkında mısınız, Diyarbakır'da anneler evlatlarının hainlerin ellerinden bırakılması için malum partinin il başkanlığında oturma eylemi yapıyorlar. Rakam şu an 40'ı aştı.
Ölümü göze alan 40'ı aşkın aile evlatlarına kavuşabilmek için…
Aç susuz soğuk sıcak demeden oturuyorlar gün boyu...
Hükümet kanadından, bazı sanatçılardan destek geldi...
Peki, özgürlük, medeniyet, barış, adalet, kelimesini iki dudaklarının arasından en çok çıkaranlar şimdi neredeler.
Burada ne parti adı zikrediyorum…
Ne de bir şahıs ismi zikrediyorum.
Onlar kendilerini bilirler bile demiyorum
Neden mi...
Çünkü o kapının önünde oturmak cesaret ister; yürek ister, metanet ister, sabır ister...
Lafla peynir gemisi yürütenler için ise bu çok ağır bir cümledir...
Kaz dağlarında ağaçlar için tabii ki yürüyeceğiz, milli servetimizi heba tabii ki ettirmeyeceğiz amma velakin… 
Peki, gençlerimizi dağa zorla kaçırılarak cebren ve hileyle silah altına almak ve vatanlarına karşı kurşun sıktırmak gibi haince bir misyon edinenlere karşı nerede o sesler...
Ağaç başka, insan başka demeyin, ikisi de bizim geleceğimiz…
Biri canlı…
Biri cansız…
Geleceğimizi kimselere yedirtmemeliyiz...
Bugüne kadar yiyenlerin de burunlarından fitil fitil getirmeliyiz.
Önceki gün ne açıklama yaptı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: "Bunların sayıları artık 600'ün altında."
Sayın Soylu, vatandaş sizin de askerinin de Memedinin de yanında.
Sağduyulu Kürt kardeşlerimiz de yanınızda...
Önceki gün Hakkari, Siirt, Van ve diğer illerde al bayrağımızla herkes sokaklara caddelere çıktı gereğini yaptı...
PKK soysuzlarına cevap verdi...
Yani it sürülerinin sesinin kesilmesine az kaldı...
FETÖ yandaşlarından ayrışmış TSK mensuplarımız artık işinin başında...
Ha gayret Türkiyem!..
Her şey daha güzel olacak...
Bu sözün de kimsenin tekelinde olmadığını da hatırlatayım bu arada...
Durmak yok, çalışmaya devam hakkında düşündüğümüz gibi… 
Sözün kendisine bakın arkadaşlar söyleyene değil...
Hadi hayırlı hafta sonları...