En çok eleştiriye maruz kalan örgütlerin başında gönüllülük esaslarına dayalı örgütler yer alır.

Bu tür sivil toplum kuruluşlarının diğer resmi ve yarı resmi mesleki veya sportif dernek ve federasyonlar gibi sabit gelirleri yoktur.

Ki bunlardan bazılarının gelirleri muazzam boyuttadır.

Bundan dolayı bunların faaliyet alanı ve kapsamı da çok daha büyük boyutlarda olabiliyor.

Hemşeri, yöre veya belli camia dernekleri gibi tamamen gönüllülük esasına dayalı STK’lar aynı oranda geniş ve kapsamlı etkinliklere imza atamaz.

Bu tür örgütlerde yöneticilik yapmak zor ve zahmetli olmasının ötesinde ciddi fedakârlık da isteyen bir uğraştır.

Burada menfaat yok,çıkar yok kendilerine ayrıcalık sağlayacak durumlar yok.

Ne var?

Zamanını, parasını harcamalarının ötesinde ailesine, çocuklarına ayıracakları vakitlerinden çalarak faaliyet yapma gayretleri var ki asıl fedakârlık da bu.

Hepsi bunlar ortadayken zaman zaman abuk sabuk amiyane tabir ile “bir baltaya sap olamamış” kişiler bu fedakâr insanlar hakkında saçma sapan ithamlarda bulunabiliyor.

Ama baktığınız zaman bunlar hep aynı profil:

Ya kendini “pazarlama” derdine düşmüş ve sağda solda eleştirilerde bulunarak prim yapma derdinde olanlar.

Ya derneklerinden ihraç edilmiş, ya da hiç bir zaman oralarda bulunup en ufak bir katkısı olmayan düşük profilli kimsenin adam yerine koymadığı ve ciddiye almadığı elemanlar.

Veya işi gücü sadece bozgunculuk yapmak, genetiğinde bozgunculuk olan ezik tipler.

Yapılan faaliyetler eksik olabilir.Yanlış da olabilir.

O zaman geleceksin kendi önerini sunacaksın. Kenarda durup adeta hata yapılsın da bunlara saldırayım diye fırsat kollamayacaksın.

Eleştiri yapmak başka bir şey, bozgunculuk ayrı…

Önceki haftaki yazımızda; “Eleştiri bir şeyin daha olması için yapılır, yok olması için değil” demiştik.

Siz bunu yapmayıp, yıkıp dökmeyi amaçlıyorsanız bu eleştiri değildir.

Yıllarca aramızdaki kopukluğu gideremediysek en önemli sebeplerin başında bu kişiler gelmekte.

Ancak işin olumlu tarafı şu ki artık insanımız bu tür bozguncuların kimler olduğunu net olarak görmüş olmasından öte, kimlerle yürüyeceğini anlamıştır.

Bu STK yöneticileri her türlü saygıyı fazlasıyla hak eden insanlardır.

Bu yöneticilerden görevini istismar edenler varsa bunlardan hesap sorma yeri genel kuruldur.

Burada hiç kimse de ayarlanmış delege ve üyelerden bahsetmesin.

Bu iddiaları ortaya atanlar, bu tür bahanelerin arkasına sığınacaklarına gitsinler işlerin nasıl daha iyi yapılacağı konusunda projeler ve faaliyet planları hazırlayıpüyelere sunsunlar.

Hiç merak etmesin; böyle somut önerilerle çıkabiliyorsa, üyeler gerekli teveccühü gösterir ve gerekeni yapar.

Yoksa yok öyle atıp tutmak.

Yok, bu kişi olmaz.Yok, bu doğru olmamış. Yok, gözünün üstünde kaşın var.

Bu yaklaşımlar doğru değil.

Bilgi sahibi olmayanda fikir sahibi olma hakkı olamaz.

Gerçek manada katkı yapmak isteyen gelip önerilerini sunacak. Bunlar tartışılır,kabul görürse uygulanır.

Böyle bir yaklaşımın içinde olmayacaksın dışarıdan gazel okuyacaksın öyle mi?

Yok, böyle bir dünya!