Aşure İbranice kökenli bir kelime olup, orijinal söylenişi ‘aşura’ olarak telaffuz edilir. Türk Dil Kurumu’nun tanımına göre de: Buğday nohut gibi baklagil taneleriyle kuru yemişlerin bir araya konulup şekerle kaynatılması sonunda yapılan bir tatlı türüdür. Alaca aş olarak da söylenmektedir. Aşurenin bir başka anlamı da iyi düşünülürse bulunur. Birçok farklı malzemenin bir araya gelip oluşması, aslında bir toplumu da simgeler. Toplumları ve çeşitli insan gruplarını oluşturan bizler, yani insanlar, aynı karakterlere ya da fiziksel görünüşlere sahip değiliz. Fakat her birimizin farklı özellikleri bir araya gelince ortaya çok güzel bir topluluk çıkabiliyor, tıpkı aşure gibi. Aşure aynı zamanda sayı olarak on anlamına geldiği için Hicri takvimde muharrem ayının onuncu gününe denk geldiğinden her yıl muharrem ayının belirli bir haftasında yapılmaktadır. Aşure, dinimize göre Nuh Peygamber’in geleneğidir. Nuh’un Gemisi, tufandan sonra Ağrı dağında karaya oturunca tufandan kurtulmanın sonunda yapacakları ilk yemekte malzeme ve çeşidi sayısı olmadığından ellerinde ne buldularsa toplayıp, karıştırıp pişirerek günümüze kadar gelen bir gelenek haline gelmiştir. Muharrem ayında tarih boyunca önemli olaylar yaşanmıştır. Hz. Adem ve Hz. Havva’nın tövbesi bugün kabul edilmiştir. Hz. İbrahim’in putları kırdığı için ateşe atıldığı gün bugüne denk gelir. Hz. Musa’nın Kızıldeniz’i ortadan ikiye böldüğü, halkını firavun zulmünden kurtardığı günde, bugüne denk gelir. Yunus Peygamberin balığın karnından kurtulması, Eyüp Peygamberin dertlerine şifa bulup yaralarının iyileşmesi, Hz. Yakup’un oğlu Hz. Yusuf’a kavuşması ve gözlerinin açılması muharrem ayının onuncu gününe denk gelmiştir. Aşurenin yapılmasının gerçek sebebi Kerbela Savaşı’dır. 680 yılının muharrem ayının 10.cu gününde Hz. Hüseyin’in şehit edilmesi bugün olmuştur. Dağıtılma sebebi aşurenin, Alizeynel Abidin isimli imamın Kerbela savaşından kurtuluşunu kutlamak için dağıtılır. Her yıl aşure ayında evinde aşure yapıp dağıtan kişilerin yıl boyunca evlerinde bolluk ve bereketin eksik olmayacağına inanılır. Pişmek üzere olan aşurenin üzerine Yasin-i Şerif okunur, duası yapılırsa daha sevap olur. Yiyene şifa ve bereket dilenir. Benim aşuremin içine, Google’dan girip açtığım Kâbe’nin hocasının okuduğu Yasin, okunmuş oldu. İnternetten indirip dinlediğim Yasin’i aşureme niyetlendim. Niyet ve istek ne ise o hasıl olurmuş. Yasin okumayı bilmeyenler için ya da okumaya müsait olamayanlar için bulunmaz imkan diye düşünüyorum. Teknolojiyi bazen dinin faydalarından yararlanmak için de kullanmalıyız. Saygılar…