O fosur fosur içip “Bana bir şey olmaz” dediğimiz sigara paketlerinin üzerinde yazan “Bu illet kalp sağlığa zararlı” cümlesine hiç inanmadık…

Gazetelerin sağlık sayfalarında ekranlardaki programlarda uzmanların “Sigara her türlü kanseri tetikler, kalp damarlarınızı öldürür” telkinlerini ise aman diyerek görmezlikten, duymazlıktan geldik…

Hele bir de eşiniz sigara içmiyorsa yandı gülüm keten helva, işin en kötü tarafı o idi…

Aynı yastığa baş koyduğunuz insandan haklı olarak yediğiniz fırçalar buradan İstanbul Boğazı’na bir yeni köprü daha olur…

“Parana acımıyorsan, canına acı, evde dört de minnak var… O masumların ciğerleri gidiyor senin yüzünden…”

Daha neler neler…

Arkadaşlarım, ağabeylerim kalp krizi geçirip yaşadıklarını anlatmış, yine sallamamışım. Bunlardan aklımda kalan geçtiğimiz 12 Ağustos 2016’da meslek büyüğüm İbrahim Erdoğan, yaşadığı kalp krizi sıkıntısını ve paniklemeden yaptıklarını o kadar güzel ve hoş dille anlatmış ki, ben ona şöyle yanıt vermişim Facebook’ta.

“Abi bu dediklerini anlamak için ilkokul zekası yeterli ama meslek gazetecilik ise ordinaryüs olsan trişka…

Neyse sen hayırlısıyla atlattın.

Allah şifa versin. Allah bizlere de biraz sakinlik, dinginlik versin diyeceğim ama nerdeee… Ya bu mesleği seçmeyip halde karpuz satacaktık ya da senin bu yazıyı aklımıza kazıyıp sağlığımızın değerini bileceğiz ve ona göre davranacağız…”

Yani Sevgili İbrahim Ağabeyim’in doğum gününde yaşadıklarını ben 24 Temmuz gibi gazeteciler için çok anlamlı bir günde yaşadım…  Acil, kan testi, ambulans, yoğun bakım, anjio bunlar işin teknik tarafları…

Gelelim sigara ile vedalaşma faslındaki kararlılığıma…  

Çekirge Kalp Aritmi Hastanesi’ndeki doktorum Cem Başel, kasıktan girdiğinde o adı her neyse ben tel diyeyim basitçe…

İşte o yabancı cismin vücudumda dolaşmasına izin verdiğim için çok kızdım kendime…

Sonrasında ben “Acaba by-pass mı olur, stent mi takılır?” sorularının yanıtını beklerken,

Allah dualarımı kabul etti. Doktorum “Yüzde 50 tıkanıklık var… İlaç tedavisi ve kendine iyi bakarsan sıkıntı çıkmaz tabii ki sigaraya paydos demek şartıyla” dedi.

Şimdi gel de sigara iç…

Zaten sabahları iğrenirdim duman hazretlerinden,

Ramazan aylarında iftardan sonra hemen sigara yaktığımı bir Allah’ın kulu söyleyemez…

Ne oluyorsa akşama doğru oluyordu. Başlıyorum üst üste yakmaya… Meret öyle de keyifli geliyordu ama yalan bir keyif olduğunu 24 Temmuz 2017’de çok iyi anladım… Bana “Boş ver Kundakcı” diyenleri duyuyorum ve hak da veriyorum böyle söylemelerine…

Ama bir musibet bin nasihatten iyi sözünün geçerli olmaması gereken bir durum bu kalp olayları…

Çünkü o musibetin sizi bu dünyadan götürme olasılığı çok yüksek olunca nasihat hiçbir işe yaramayacak…

Yeni anlayacağınız, kalbinizi sevmek için anjio olmayı beklemeyin…

“He he anlat Kundakcı” diyenlere yine kızmıyorum… Ben de sallamamıştım bana böyle diyenleri…

Amma velakin; çok mutlu olduğunuz bir anda mesela benim gibi

‘Fasulyeli’de kuru-pilav keyfiyle kan tahlil sonuçlarınızı beklerken doktorunuz Bahtiyar Aralov sizi acil çağırır, “İki saat, iki gün ya da iki hafta içerisinde kalp krizi geçirmişsin ve o risk hâlâ sürüyor” diyerek acil ambulansı hazırlattığında,

sağımda solumda hemşireler pervane olmaya başladığında

gördüğüm ilgiden dolayı hakikaten bir cigara yakasım geldi…

Geldi de “Bu kez doktorum, eşim, arkadaşım değil Azrail müsaade etmeyecek” diye geçirdim içimden…

Anlayın işte arkadaş ‘yusuf yusuf’ halleri…

Daha ne diyelim…

İki gün yoğun bakımda kalmak ve etrafınızdaki insanların bırakın çektiği acıyı fiziki görüntüsü bile size çok şey anlatıyor…

Ve bitirelim artık sözümüzü… Askerlik ve hastane arkadaşlıkları unutulmazmış… Oda arkadaşım 74 yaşındaki Osman Amca şehir gürültüsünden uzaklaşıp bizi Tekirdağ Şarköy’e davet etti… “Deniz, balık (rakı yok), orman, temiz hava ilaç gibi” dedi…

Genel Müdürüm Erdal Bey’e duyurulur…