Ahmet bey hayatının çoğunu sohbet ortamlarında; hoş sohbet, muhabbet dinleyerek ve dinlediği hayırlı faydalı gördüğü bilgileri başkalarına, sevdiklerine anlatmakla geçirmiş, kalbi sürekli Allah sevgisiyle dolu temiz bir kuldur. Birgün yine sevdikleriyle sohbette bulunduğunda, tanımadığı bir genç delikanlının kendisini içtenlikle dinlemesi,sessiz ve sakin duruşu dikkatini çeker. Sohbet bitiminde,herkesin gittiği halde , O delikanlının halen orda bulunup kendisine baktığını görünce yanına gidip tanışmak ister . - " kurban, sen ne kadar sessiz sakin dinliyorsun.Kimsin? Nerelisin?" diye sorunca; Genç - " Benim şimdi gitmem lazım. Seninle yarın görüşelim. Buyur evime gel,bu adresteyim " diyerek adresini verir.Ahmet beyle sarılarak vedalaşır.Ertesi gün Ahmet bey evinden en güzel beyaz kıyafetlerini giyerek çıkar. Verilen adrese giderken, etrafta bütün tanıdıklarını, sevdiklerini görerek sokağından yürüyerek gider. Verilen adrese gelir, kapıyı çalar. Genç delikanlı kendisini kapıda karşılar,sevgi ve saygıyla buyur eder.Ahmet beyin hayatı boyunca görmediği güzellikte bir evdir burası. Kocaman cennet gibi yemyeşil çimenlerle, meyve ağaçları ile dolu alabildiğine büyüklükte bir bahçesi, akarsuları,cıvıl cıvıl, rengarenk öten kuşları, kalabalık insan topluluğu bulunmaktadır. İçi huzur dolar. kalabalığın bulunduğu sohbete doğru gider dinler. Farkında olmadan günü bitirdiğini anlar. - " Zamanın nasıl geçtiğini anlamadım.Vakit epey geç oldu. Ben artık gideyim, evdekiler bekler " diye izin alınca; Genç delikanlı - " Nereye? Buradan gidemezsin...Sen kapıdan içeri girerken, kapıdaki yazıya bakmadın mı?" Ahmet bey şaşkın; - Nasıl olur? Ben bir şey görmedim, bir daha bakayım diye başını çevirir yazıyı okur. " Buraya giren, buradan bir daha çıkamaz. " Ahmet bey daha da şaşkınlık içinde - " Bu nasıl olur, bu ne demek, bir şey anlamadım " diyerek sorusunu tekrarlar.Genç delikanlı - Sen beni tanımadın mı? Ben Azrailim.Sen Rabbini çok seven ve anan bir kul olduğun için, Rabbimde senin canını sohbet ortamında almamı istedi.Seninle sohbet te uzun uzun bakıştık. Sen beni sevdin,adımı sordun, bende yarın görüşürüz dedim.Buluşmak ümidiyle sarıldığımız o anda,ben senin ruhunu çekmiştim bile.Sen geceyi evinde geçirdin. Ertesi sabah yıkandın, giyindin sonra kapıya çıktın. Etrafında tanıdıklarını, eşini dostunu gördün. Sonra buraya geldin . Artık burası senin ebedi kalacağın gerçek evin.Burada her gün sevdiklerinle, ibadetle, sohbetle günlerini geçirebilirsin.Bu cennet kabul ettiğin ev senindir. İşte böyle bizler; büyüklerimizden bu ve buna benzer hikayeleri dinleyerek büyüdük. Kalbi, gönlü temiz, cömert, merhametli bazı kullarımız,aramızdan ayrılırken, ölüm acısının farkına bile varmadan cennetteki yerini alırmış. Kimimiz bu söylenene inanır, Kimimiz anlatılanları hayal ürünü kabul edebilir. İnandığımız bildiğimiz, inkar edemeyeceğimiz bir gerçek vardır ki; her güzel başlangıcın mutlaka bir sonu vardır. Severek izlediğimiz her filmin, mutlu olarak dinlediğimiz her müziğin, bitmesini istemediğimiz her tatilin bitişi gibi; ömründe bitişi var.Bunda hem fikiriz. Bunu biliyorsak yapılacak en doğru yol şahsi fikrim olarak; bu ömrü sevdiğimiz müziği dinler gibi,sevdiklerimizle film izler gibi, sevdiğimiz tatili yapar gibi, her şeyin güzel yanlarını seçmeyi, görmeyi tercih etmeliyiz. Saygılar…