Bir baba ile oğlun ibret verici hikâyesini bu pazar sizlere aktaracağım.  

Baba inşaat ustalığı yaparak geçimini sağlıyor.

Görünüşte mutlu bir aile tablosu çizseler de gel gör ki babası oğlundan çok şikâyetçiymiş.

Bu da babahuzursuz ve mutsuz ediyormuş. Oğul babasının sözünü dinlemeyen, durmadan birileriyle kavga eden, burnunun dikine giden biriymiş. Babası da buna çok üzülüyormuş.

Ne yapacağını bilemez vaziyetteki baba, bir tatil günü oğlunu kenara çekerek, ona bir torba çivi vermiş. Bir torba çiviyi görünce oğul önce çok şaşırmış. Oğlunun çok şaşırdığını gören babası da:

“Oğlum sana bir torba çivi veriyorum. Arkadaşlarınla tartışıp kavga ettiğin her sefer şu gördüğün tahtaya bir çivi çak”, diye uyarısını da yapmış.

Oğul, babasının sözünü dinlemiş, birinci gün tahtaya 40, ikinci gün 25, üçüncü gün ise 16 çivi çakmış. Günler geçip gidiyor, oğul tahtaya daha az çivi çakmak için kendini kontrol etmeye çalışıyormuş.

Ve her geçen gün daha az çivi çakmış. Nihayet bir gün gelmiş ki hiç çivi çakmamış tahtaya. Bu mutlu haberi babasına söylemiş. Babası oğlunu yeniden tahtanın önüne götürmüş. Oğluna:

“Bu günden başlayarak tartışmayıp, kavga etmediğin her gün için tahtadan bir çivi çıkart”, demiş.

Oğul tartışıp, kavga etmediği her gün tahtadan bir çivi çıkartıyormuş. Günler aylar derken tahtadaki çivilerin hepsi çıkarılmış. Bunu gören baba oğlunu yeniden tahtanın karşısına götürmüş ve

Aferin evlat iyi davrandın,

arkadaşlarınla iyi geçindin,

hiç kimseyle kavga etmedin; ama bu tahtaya dikkatli bak. Üzerinde artık çok delik var. Bu tahta perde hiçbir zaman geçmişteki gibi olmayacak” demiş ve sözlerine şöyle devam etmiş:

“Arkadaşlarla tartışılıp, kavga edildiği zaman kötü kelimeler kullanılır. Arkadaşlar birbirlerinin kalplerini kırarlar. Söylenen her kötü kelime kalpte bir yara bir delik bırakır. Arkadaşlarına bin defa kendini affettiğini söyleyebilirsin; ama bu delik aynen kalacak, kapanmayacaktır. Bir arkadaş ender bir mücevher gibidir. Kolay elde edilmez. Seni güldürür, yüreklendirir, ihtiyaç duyduğun zaman sana yardımcı olur, seni dinler, sana yüreğini açar.”

Bu sözler evlada bir hayli etki etmiş. Bundan sonra, oğul babasının bu öğütlerini dinleyerek arkadaşlarıyla, dostlarıyla hiç tartışıp kavga etmemiş.

Boş ve gereksiz tartışılıp kavga edildiği zaman kötü kelimeler söylenilir.

Her kötü kelime ya da hareket bir yara, delik, iz bırakır. Özür de dilese, affettiğini de söylese bir iz kalacaktır. Bu iz, yara hep kalacak belki de hiç kapanmayacaktır.

Baba, evlat, dost, arkadaş, işveren, işgören, komşu, siyasetçi, bürokrat, teknokrat, astronot, gazeteci, aile kısacası herkes için geçerlidir.

Elbette çivi çıkar ama izi kalır. Önemli olan yara almadan büyük hatalara sapmadan, büyüklerimizin, ailemizin tavsiyelerine uyabilmemizdir.

Onlar bilmez ben bilirim demeyin.

Onların edindiği tecrübelerden mutlaka istifade edin.

Hızla gelişen ve değişime uğrayan yaşam şartları, akıl almaz yaygınlaşan teknoloji ile "Ben her şeyin en iyisini bilirim" demeyin. 

Bildiğimiz tek şey hâlâ birçok şeyi bilmediğimizdir.

Babanızı, annenizi veya bir başka büyüğünüzü kaybettiğinizde arkasından ağlamanız artık bir şey ifade etmez.

Vakit varken varlıklarından maddi ve manevi açıdan istifade edin.

Çivi çakalım ancak iyilik için çakalım ve izlerimiz güzel, eserlerimiz anlamlı olsun...

Yaklaşan mübarek ramazan ayını da bu konuda fırsat bilelim.

Salıyı çarşambaya bağlayan gece ilk teravih, ilk sahur var.

Şeytanları bağlama vakti... Allah (c.c.) bağlanan şeytanları bir daha başımıza musallat etmesin.