İstanbul’un Fethi sırasında taarruz günlerce devam ettiği halde sonuç alınamıyordu. Sultan Mehmet, bu kez işin manevi boyutunu düşündü. Hocası Akşemseddine danıştı. "Muhterem hocam, sizde bir bakıverin. Ben üzerime düşen her şeyi yaptım. Bizans’ı almak için, maddi âlemde, tedbirlerin hepsini aldım. Düşündüm ki Kutlu Fethin önünde acaba bir manevi engel mi var? Böyle bir mani varsa eğer, bunu görmek ve üstesinden gelmek elbet sizin işiniz hocam. Hele bir bakıver de, neler görürsünüz." Deyince; kalp gözü açık ve maneviyat sahibi Hocası, genç Padişahın sözlerini dinledikten sonra Fethin önünde "manevi düğümün" olduğuna kanaat getirdi. Muharebeye daldı. O manevi muharebe sırasında gördü ki Bizans tarafında meczup Veli, sur içine doğru atılan top mermilerini, orada bulunan, kendisine sığınan korkan halkı ve Çocukları korumak için ketametinin kuvveti ile tutup tesirsiz hâle getiriyor. Müjdelenmiş olan Fethi manen engellemiş oluyor. Akşemseddin önce kendi nefsini terbiye ediyor. Manevi yerde o Veliye yetiştiğinde, hatta onu geçtiğine kanaat getirdiğinde ellerini açarak: - " Ya ilahe ve ya Rabbi! Müjdei peygamberi de yer alan şu Fethi mümin için lazım gelen her şey yapıldı. Ortada aşılamayacak mâni kalmadı. Tek şu mübarek mecnundan başka. O da bilmeyerek Fethin önüne set çekiyor. İlahi bu vaziyetin devamına tahammülüm kalmadı. Ya Rabbi! Ya beni bu azaptan kurtar canımı al, yada o mecnun veli kulunun canını al ki Fethi mübin müyesser ola".Akşemseddinin Duası kabul olur. Haliç tarafından sur içine doğru atılan bir top güllesi rivayete göre o mecnun veliye isabet etmiş ve orada ruhunu teslim etmiştir. O meczup velinin ismi "Cebe Ali" den oluşan “Cibali Baba”dır. Bizans İstanbul’unun Müslüman mahallesinde ikamet etmektedir. Asıl ismi Cebe Ali hz. dir. Üstüne giymiş olduğu elbisenin bir sürü cebi vardır. Bu ceplerini şeker doldurur, mahalle aralarında dolaşır ve bu şekerleri Rum Çocuklarına dağıtırmış. Zamanla Cibaliye dönüşün Cep Ali ya da Cebe Ali lâkabı buradan gelmektedir. Cibali Baba aynı zamanda ermiş ve keramet sahibi bir kişidir. Zamanla Rum halkı da, Çocuklar gibi sevmiş benimsemiştir. Bu kaynaşma harp esnasında da devam etmiş, halk çareyi ona sığınmakta bulmuş. Cibali Baba; şevkat ve merhametinden etrafına düşen top mermilerini tesirsiz hale getirme kerametini göstermiş. Risalei Nurda da Cibali Baba vakasından bahsedilir. Mektubat isimli eserinde Bediüzzaman hz. tarih seyri içinde ve bilhassa zamanımızda var olan, Cibali Babalara dikkat çekmektedir. "Sultan Mehmet Fatihin zamanında hikaye edilen meşhur ve manidar Cibali Baba kıssası gibi; akıllı görünürlerken, meczupturlar. Meczup( kendini Allaha adamış kişi) olduklarından manen mübarek mecnun hükmünde oluyorlar " açıklamasında bulunmuştur. Müslümanlar İstanbul’un Fethi için var gücüyle çalışırken, mecnun veli çıkmış, tam aksi yönde gayret göstermiş. Günümüz de de böyle doğru yaptığını zannedip yanlışa kapılan Din görevlileri olabilir ve olmaktadır. Bana göre böyle bir olayın yaşanma sebebi: Rabbimizin merhametini, kendisine tabi olmuş kulunun belirli bir süreliğine dualarını geri çevirmemesi, yarattıklarının arasında şeytana bile merhamet edip onun belirli bir süreye kadar yaşamasına izin vermesi örneğine; veli kulunun da o anda oradakileri masum ve zavallı görmesinden duyduğu merhamettir. Tabii ki doğru bildiği yanlıştır. Merhametten maraz doğar. Hayat ta en hakiki mürşit ilimdir. Doğru yolu bulmak ve o yoldan şaşmamak. Saygılar…