Artık demir almak günü gelmişse zamandan meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli. Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli, Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu! Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu. Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler. Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden, Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden. Bu şiirin baş kahramanı; Nazım Hikmetin annesi Celile Hanımdır. İstanbul sosyetesinin en fazla tanınan kadınlarından biriydi ve herkes onun güzelliğinden bahsediyordu.1900 yılında Osmanlı'nın ünlü valilerinden biri olan Hikmet Bey ile evlendi.16 yıl sonra sorunlar yaşamaya başladılar. Çocukları olan Nazım o yıllarda Heybeli’de Bahriyede okuyordu. Hafta sonları ailesinin yanına gelir, Yahya Kemal den şiir dersleri alıyordu.Yahya Kemal, Nazımın annesi Celile Hanımla tanışınca; aralarındaki yakınlık giderek arttı ve aşka dönüştü. Celile Hanım, kötü giden evliliğini bitirdi, eşinden boşandı. Nazımın öğrencisi olduğu Bahriye mektebinde dedikodular yayıldı. Genç Nazım, bu aşka tepkisini göstermek için öğretmeni Yahya Kemalin paltosunun cebine bir not bırakır. - " Hocam olarak girdiğiniz bu eve, babam olarak giremezsiniz "... Nazımın bu ağır cümlesinden sonra Yahya Kemal geri çekilir. Evlilik fikrini düşünmüyordu.Celile Hanım, ortalıktaki dedikodulardan dolayı onunla evlenmek istiyordu. Yahya Kemal, Celile Hanımı deliler gibi seviyor, kıskanıyor, ancak evliliğe sıcak bakmıyor, evlenmekten korkuyordu.Celile Hanım Nişantaşı’ndaki evinde hiçbir zaman gerçek olmayacak evlilik hayalleri kurduğu Yahya Kemalin yaşadığı adadaki evinden gelmesini bekliyordu.Zamanla bu büyük aşk çevrenin olumsuz etkilerinden, dedikoduların artmasından dolayı sona erdi. Nazım Hikmet; büyük bir şair,sosyalist bir insan olmuştu. Düşünceleri yüzünden hapis yatmaktaydı. Artık yaşlı bir kadın olan annesi Celile Hanım, oğlunun hapisten çıkması için Galata köprüsünde açlık grevine başlamıştı. Üstelik gözleri eskisi gibi görmüyordu.Bu haline aldırmadan, oğlu için mücadele veriyordu. Tesadüfen yolu Galata köprüsüne düşen Yahya Kemalin, büyük aşkı Celile Hanımla karşılaşır. Fakat içinden istemesine rağmen, yanına gitmeye cesaret edemez. Hüzünle ayrılır oradan. Yahya Kemal öldükten sonra, onun notları arasından, içerisinde kurumuş iki yaprak bulunan bir zarf çıkar. Zarfın içerisindeki yazıda; " Bu zarfın içindeki hatıra, 19 Ağustos 1930 da sirkeci garında gece saat 10 da veda ettiğim aziz bir kadının göğsündeki çiçektendir...Koparıp verdiği bu iki yaprağı daima muhafaza edeceğim "...Notu yazılıdır. Celile Hanım, Yahya Kemal ile onun ilişkisinden umudunu kesince Paris’e gitmiş, gitmeden önce onunla sirkeci garında son kez vedalaşmıştı. Kendisinden ona son verdiği hatıra iki yaprak olmuştu. Yahya Kemalin ünlü şiiri "Sessiz Gemi ", büyük aşkı Celile Hanımın vapurla adadan ayrılıp İstanbul'daki evine dönerken; sevgilinin yaşadığı hisleri anlatır. Eskiden aşklarda bir başkaydı. Her duygu daha içten, daha doğal, daha samimiydi. Bir taraftanda daha naif yaşanmaktaydı. İşte tam da bu duygular içindeyken yazılmış. Adı gibi sessiz başlayıp, sessiz biten hüzünlü, sonu ayrılık olan, acı Aşk hikayesi. Saygılar...