İki haftadır dünyanın gündeminde İsrail-Filistin çatışması var.
Daha doğrusu İsrail'in yaptığı zulm.
 
İsrailoğullarının  zulümleri Filistin topraklarına yerleştiklerinden beri bitmek tükenmek bilmiyor.
 
Bunun temelinde İsrail'in yayılmacı politikaları var.
Bu yayılmacılığın altında da bin yıllardan beri olagelen "vaadedilmiş topraklar/ arz-ı mev'ud" hezeyanı yatıyor.
 
Tutturmuşlar hiçbir zaman gerçekleşmeyecek "Vaadedilmiş topraklar"  hayalin peşinden koşup duruyorlar.
 
14 Mayıs 1948  kuruluş tarihinden itibaren Filistin topraklarında giderek yayılıp  işi  Kudüs'ü başkent ilan etmeye kadar götürdüler.
 
İsrail'in bu yayılmacı emellerine karşı  Filistinlilerin tepkileri zaman zaman sıcak çatışmalara dönüştü.
 
Son günlerde yaşananlar bu durumlardan biridir.
Elbet yaptıkları zulmün hesabını verecekleri  gün gelecektir.
Gün gelecek insanlıktan nasibini almamış Yahudi canileri yaptıklarının hesabını misli ile vereceklerdir.
 
Gün gelecek İslam ordusunun karşısında kaçacak delik arayacaklardır.
 
Arkasına saklandıkları ağaçlar ve taşlar bile dile gelip orada saklandıklarını söyleyeceklerdir.
 
Ama bu iş şu an İslam coğrafyasında hakim olan satılmış yobaz zihniyet ile olacak iş değildir.
 
İslamiyet önce bu din düşmanı, örümcek kafalı yobazlardan temizlenecek ve Kitabımızın da sık sık öğütlediği bilim ile, teknoloji ve çağ ayak uyduran nesil geldiğinde  olacak şeydir.
 
Aklın ve ilmin rehberliğinde hareket eden gerçek dindar  nesil geldiğinde işte o zaman İsrailoğulları için mahşer günü yakındır.
 
Yoksa on yıllardan beri hiçbir işe yaramayan uyduruk roketlerle saldırılar düzenler ve Cuma namazı çıkışları sürü halinde "Kahrolsun İsrail" naraları atmakla yetinirler o kadar. 
 
Hiç bir sonuç elde edilemez.
 
Ne bir strateji var,ne bir gelişme.
 
Strateji  ve bundan öte çağ uygun silahlar ve mücadele yöntemleri geliştir.
 
İlim ve teknolojide en az İsrail kadar kendinizi geliştiremez iseniz zulüm görmeye mahkum olursunuz.
 
Bu işler  kamuoyu önünde  hamaset yaparak olacak işler değildir.
 
Her ortamda İsrail'i kınayıp ama somut hiçbir adım atmadan veya yaptırım yapmadan  durmak hiç olacak işler değildir.
 
Doğruları konuşmak lazım.
 
Gerçekleri tespit edemezsek İslam dünyası yıllarca boşuna çırpındığı gibi çırpınmaya devam edecektir.
 
Kafanızı kuma gömüp gerçekleri doğru tespit edemezsiniz herhangi bir sonuç elde etmenizin imkanı yoktur.
Sadece cami çıkışları "kahrolsun İsrail" sloganları ile yetinip durursunuz.
 
Olaylara daha pragmatik bakılıp ona göre stratejiler geliştirilemez ise  ağlayıp sızlamaya devam edilir  ancak.
Zulüm gören   Filistin tarafına bakacak olursak;
Bütün ümmet tabi ki dindaşlarının arkasında durmalı.
Ama diğer taraftan ümmet, ümmet olmalı.
Sırf ümmet diye ümmet desteklenmez.
 
Bu durum İsrail'in yaptıkları zalimlikleri haklı çıkarmaz.
Bunların gerçekleştirdiği saldırılar açıkça insanlık suçudur o ayrı.
 
Ama tarih boyunca sizi sırtınızdan bıçaklayan, günümüzde de sizin karşı cephenizde olanların yanında yer alanlar bizim ümmetimiz  olamaz.
 
Bu konuda Peygamberimizin (SAV) sözleri her şeyi özetlemiyor mu?
"Bizi aldatan bizden değildir."