Yeni evlilerin ilk akraba ziyaretleriydi. Yeni gelin son derece modern, bakımlı bir kadındı.

Bayram tatili olunca ve bayram gezisi, bakımlı olmak için daha da özen göstermek gerekir.

Pantolon gömlek tarzı giyimini seçti. Makyaj ve saçlar yapılmış, son derece pozitif enerjiyle misafir gitti.

Kapıda yoğun kalabalık, bayram dolayısıyla evde büyükler olunca herkes ziyarete gelmiş ama kadınlar bir tarafta erkekler bir tarafta.

Önce anlamadı ayrımın sebebini. Gösterilen odaya girdi. Evin büyük anasının elini öpmek istedi. Kadın, “Bu ne hal gelin kız. Erkek gibi giyinmiş gelmişsin. Kadın kısmına yakışır mı pantolon giymek, utanmıyor musun günah böyle giyinmek” diyerek evde bulunan kızından etek, yelek, örtü istedi.

Yeni gelini bunlarla giydirdi.

Gelin kız kendini bir an yaşlı teyze hissetti. Yüzündeki makyajı da silmek zorunda kaldı. Saçlarını da örttü.

Bu evde bu insanlarla bir gece geçirmek bir yıl gibi geldi kendisine.

Herkesin dini kendisinedir. Rabbimiz bile hiç bir kulunu zorlamamış, bütün kullarını bu dünyada özgür bırakmış. İsteyen istediği gibi giyinir, dinde zorlama yoktur. Gerçek din insanın temiz kalbinde saklıdır.

Dışın örtülü olmuş, için her türlü kötülüğe açıksa kendini Allah’ın emrini yerine getiriyorum sanmamalı.

Gerçek iman kişinin yaptığı iyilikte saklıdır.

Herkesi olduğu gibi kabullenmek gerek.

Mevlana Hazretlerinin dediği gibi

“Ne olursan ol ister açık ol, ister kapalı… Yine gel” diyor.

Gelin kız oturdukları evi kiralık sandı. Kalabalık aile zor şartlar diye düşündü içinden, lavaboda el yıkamaya sabun bulamayınca bayram günü…

“Kirada mı oturuyorsunuz?” diye sordu. Evin hanımı, “Hayır, bu beş katlı apartman bizim” dedi.

“4 katında kiracılar var, en üstü biz istedik, çatıda sebze yetiştiriyorum” diye cevap verdi.

Gelin kız merak etti, “Eşiniz ne iş yapıyor acaba” diye sordu.

Evin hanımı “Vergi müfettişi” diye cevap verdi.

Gelin kız yine sordu “Memur maaşı ile mi yaptınız bütün bunları?”

Çünkü kendi ailesi memur maaşları ile ay sonunu zor getiriyordu.

Evin hanımı o kadar güzel ve kibar bir anlatımla, “İşini yaptıran insanlar oluyor. Devlete beş vereceğine bizimki onların işine kolaylık sağladı diye ya da sağlıyor diye ikiyi buna hediye ediyorlar sevindikleri için. Bazen çok büyük borçları çıkıyor 30 40 arası, bunu 10 15’e indiriyor. Hem onların işi görülüyor, mutlu oluyorlar, onlara yardımcı oluyor, onlar da karşılığında buna hediye veriyor”

Bak sen asla rüşvet değil, hediye veriyor!

Bu kadar masum anlatıyordu rüşveti. Oysa bizim büyüklerimizin bildirgesinde amirin hediye alması rüşvettir.

Hakimin hediye kabul etmesi küfürdür diye geçer.

Beş vakit namazını aksatma, güzel kapan, dinini yaşa, etrafını güzel güzel uyar.

İyi insan olmaya yetiyor mu acaba?

Havadan sudan gelen hediyeleri kabul ederek yetim hakkı, kul hakkı yiyerek hangimiz günahkar?

Benim açık giyinip karşılarına çıkarak, onların tarzında giyinmemiş olmakla, onlara saygısızlık yapmış gibi görünmem mi?

Lütfen hiç kimseyi görüntüsüne göre yargılamayalım. Herkesin cevheri içinde saklıdır.

Saygılar.