Bu konularda zaman zaman yazıyoruz, ancak anlaşılan insanoğlu var oldukça bunlar tartışılmaya devam edecek. Aslında ilim de, ibadet de birbirinden ayrılmaz unsurlar olmalı. Ama bazı çevreler işin ibadet kısmını ön plana çıkararak dinimizin yanlış anlaşılmasına ve dolayısıyla sapmalara sebep oluyorlar.
Böyle olunca şekilcilik ön plana çıkarak dinimizin özünden uzaklaşma meydana gelmekte.
Ve maalesef baskın olan kesim bu zihniyette olan kesimdir.
Bu hayatta dinden daha üstün hiç bir şey yoktur.
İbadet de dinimizin olmazsa olmazıdır.
Ama dinimizde ibadetten daha önce gelen bir şey vardır.
Güzel ahlak. 
Güzel ahlak haramdan sakınmak demektir, kalp temizliği demektir.
Zira edilen dualar, yapılan ibadetler kalpten geçer.
Kalp temiz olmayınca bunların hiç biri ulaşması gereken yere ulaşmaz.
Ve kişi kalp temizliğine ulaşmadan göçüp giderse yaptığı ibadetlerin bir hükmü olmaz.
Cenab-ı Allah’ın kimsenin ibadetine ihtiyacı yoktur.
Bu ibadetler onun sevgili kulları mertebesine ulaşmak için bir araçtır.
Yobaz zihniyet, ki dinimize en büyük zararı veren tam da bu zihniyettir, dinimizi sadece ibadet ve şekilcilikten ibaret olarak görür.
Cemaat ve tarikatlarda hakim olan bu zihniyet sadece ibadet ederek, sakal bırakarak, hanımlarını tesettüre sokarak dinimizin vecibelerini yerine getirdiklerini sanır.
Diğer yandan da her türlü sapkınlık, ahlaksızlık yapmaktan da geri kalmazlar. Bu yobaz zihniyet sadece ibadet ederek, şekilcilik yaparak adeta her türlü sapkınlığı yapma hakkına sahip görür kendini.
Yok böyle bir din.
Özellikle son yıllarda sık sık sapkınlık haberlerinin çıkması bu zihniyetteki cemaat ve tekkelere çok fazla özgürlük verilmesi ve denetimsiz bırakılmasındandır.
Maalesef bu anlayış son zamanlarda Diyanet’e kadar girmiştir.
Oysa Diyanet’in asli görevi topluma güzel ahlak öğrenmesi konusunda yol gösterici olmasıdır.
Diyanet topluma önce bunu öğretecek; her türlü sapkınlıktan uzak durmayı, haramdan sakınmayı, ahlaklı olmayı öğretecek.
Dini vecibelerimizi yerine getirmeyi öğretirken aynı zamanda ilim, irfan ve çağımızın gelişen bilimine erişmek için topluma eğitim verilmesine kılavuzluk edecek.
Yoksa Filistin’de olduğu gibi taş devrinden kalma, taş ve sopalarla İsrail’in son teknoloji ürünü silah ve teçhizatlarına karşı çaresizce çırpınıp durmaya mahkum olmaya devam edilir.
Dinimizin temeli güzel ahlaktır.
Bu güzel ahlak da eğitim ile elde edilebilecek bir şeydir.
Eğitim almış kişi sapkın harekette bulunmaz, sokakta açık diye kimseye laf atmaz, çocuklara tacizde bulunmaz, sapkınlıklara adı karışmaz.
Zaten kitabımız da bize bunu öğütlemiyor mu?
“Oku” ile başlamasının bir manası olmalı değil mi?
Dinimizi öğretmesi gereken kişiler ilim irfan sahibi kişiler olmalı.
Din eğitimini cahillerin ellerine bırakılırsa dinden uzaklaşmalar ve farklı yönlere sapmalar kaçınılmaz olur.
Son yıllarda gençlerimizin arasında deizm gibi farklı akımlara kapılanların sayısında artış varsa tam da bu yobaz anlayıştan dolayıdır.
Başlıktaki sorunun cevabı mı?
Bu sorunun cevabını bizzat Peygamberimiz  (s.a.v.) vermiştir zaten: “İlimle geçen bir gece, ibadetle geçen bin geceden hayırlıdır.”