Anadolu, Orta Doğu ve Orta Asya’da her yıl 6 Mayıs’ta kutlanan hıdırellez, başka ülkelerde farklı tarihlerde kutlansa da, her millet için aynı anlama gelir. Hz.Hızır ve Hz.İlyas’ın adlarının birleşmesinden "Hıdırellez" adını almış. Bu özel gün; Hızır ile İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gün kabul edilir. Rivayete göre; Hızır, İlyas ve İskender( Zülkarneyn) ölümsüzlük suyunu aramak için üçü, üç ayrı yolda aramaya çıkarlar. Hızır ve İlyas tesadüf yolda karşılaşır, birlikte karanlıklar ülkesine giderler. Bir nehrin kenarında yemek molası verirler. Çantalarından yemek için kurutulmuş balığı çıkardıklarında, nehrin akan suyu kuru balığa sıçradığında balık canlanır ve suya atlar.Bunu gören Hızır ve İlyas suyu bulduklarını anlarlar. Bu sudan içerler.Karşılarına bir melek gelir ve kıyamete kadar yaşayacaklarını ve yaşadıkları süre boyu insanlara yardım edeceklerini bildirir. Hızır Karada, İlyas Denizde insanların yardımcısı olurlar.Zor durumda, darda kalan kulların yardımına Hızır ve İlyas’ın Ruhu bir bedene girip, sıkıntıda olan bazı imanlı kulların yardımına gelirler.Eski dönemlerde mevsimler ikiye ayrılmıştı. Yaz ve Kış. 6 Mayıs Boğa burcunda yazı; Doğanın Uyanışını, Doğumu temsil eder. 8 Kasım Akrep burcunda Kışı; Ölümü, yeraltını temsil eder. Boğa - Akrep; Ölüm ve Yeniden Doğumla bağlantılı. Doğa uyanır ve tekrar uyur. Boğa; Toprağı, Akrep; Suyu gösterir. Boğa; maddi dünya ile ilişkili, Venüs yönetiminde; para,ev,araba, mal mülk, aşk, sevgi gibi dünya isteklerini simgeler. Akrep; manevi Ruhu gösterir. Bir olup paylaşmayı, eşle ortak olmayı simgeler. Bir gül ağacına dilekleri resmederek asmak toprak simgesini, daha sonra bu dilekleri alıp akan suya atmak, Su simgesini gösterir. Toprak ve Su bu ikilinin bağlantısını açıklar. Hıdırellez de Ateş üzerinden atlama geleneğinin sebebi; Ateş canlılık, Yaşam, hayatla bağlantıyı birleştirir. Ateşten atlamanın asıl amacı günahlardan arınmadır. Kış ayında insanların üzerine düşen uyuşukluğun gitmesini istemektir, gittiği düşünülür. O gün salıncakta sallanırken saçlarını tarayanların, saçının uzun olacağına inanılır. Çocuğu olmayan kadınlar, gül ağacının dallarına oyuncak bebek bırakır.Genç kızlar, kısmeti açılsın diye, yeni gelinlerin çeyizlik elbiselerini giyerlerdi. O gün yağmur yağarsa, Hızır ve İlyas’ın ağladıkları düşünülür, yeryüzünde her şeyin nurlanacağına ve şifa vereceğine inanılırdı. Bunun için 6 Mayısta toplanan kır çiçeklerinin kaynatılıp suyu içilir ve 41 gün boyunca bu suyla yıkanılırdı. O gece evlerine Hz.Hızır gelsin niyetiyle odalarının kapıları aralık bırakılır, evler temizlenir, yiyecek ve içecekler bereketlensin diye ağzı açık bırakılırdı. O gece evde iki ekmek mayalanır, birine " Varlık " , diğerine " Yoluk" denir,ertesi sabah hamurların kabarma durumlarına göre, O yılın nasıl geçeceği anlaşılırmış.Tüm kültürlerde büyük bir inanç ve olumlu bir enerjinin yayıldığı güzel bir gün yaşanırmış. Günümüzde; bu geleneğe inanıp inanmamak kişinin kendi hür iradesine kalmıştır. Ancak bir şeye gönülden inanmak, olumlu enerjiyi çağırmaktır. Enerji seviyesinin yüksek olduğu zamanları değerlendirmek ve o akışa kendimizi bırakmanın bir zararı olmamalı. En azından bir günlüğüne dahi olsa Bilinçli olarak iyilik yapmanın, bir şeylerin gerçek olabileceğine inanmanın verdiği mutluluğu, baharın gelişine sevinmek ve bunu neşeyle karşılamak insanı hareketlendirir. Tıpkı eski Türk geleneklerinde olduğu gibi.Hıdırellez günlerinde yalnızca kendimizi düşünmek değil de , yardımda bulunmak, paylaşmak gereklidir. O günün inancına göre Hızırın insanlara çeşitli şekillerde göründüğü ( hasta fakir,yoksul muhtaç); bazılarından yardım istediği söylenir. Amaç o gün aramızda gezen Hızırın insanları sınadığı; yardımseverliğini, merhametini, cömertliğini ölçtüğü söylenir. O yüzden, O gün kendisinden yardım isteyen kimse geri çevrilmezmiş. Kendimiz ve Sevdiklerimiz için güzel isteklerimizin, dileklerimizin gerçek olması umutlarıyla. Saygılar…