Biri durduk yerde "Niye Uludağ turizmi yazın da işlemiyor, Zirve'nin dibine dinamit koyuyorsunuz" diye otel sahiplerine höykürür... Diğeri kalkar "Şehrin logosu içimize sinmedi, bu kaliteye aykırı durum düzeltilmeli" diye çiçeği burnunda Kent Konseyi Başkanı Şevket Orhan'a çağrı yapar.
Olmadı yine biri kalkar Bursa'nın AK Partili vekili Mustafa Esgin'i arar "Sayın vekilim şu konu Bursa'nın kan yarasıdır, düzeltmek için biraz çaba gerekmez mi" diyerek lobicilik olayını hatırlatır. 
"Bursa adına particilik geride kalmalı, Ankara'da birlikte çalışsanıza" diye babacanca nasihat eder...
Hangi birini yazayım ki ben şimdi bunların…
Bursa basınını yakından takip edenler Osman Gürçay ve Mustafa Karaman'dan bahsettiğimi çoktan anlamıştır.
Eleştirirler ama asla hakaret etmezler...
Çirkinlikleri görürler ama yumuşak bir kalemle ikaz ederler... 
Çünkü dertleri bağcı dövmek değil, hep beraber üzüm yemektir.
Teşbihte hata olmaz, görevdeki isimler sakın alınmasınlar...
Birini al şehre vali yap, diğerini de Büyükşehir’e belediye başkanı… 
İnanın asla sırıtmazlar... 
Ama Bursa şehrinde başka şehre gönderip de oraların 'Gürçayları'na, 'Karamanları'na haksızlık etmeyelim...
Partisi martisi önemli değil…
Öyle torpille iş de yaptıramazsınız bunlara…
Valla marizi yersiniz…
Ama Bursa adına bir derdiniz varsa… 
Sabaha kadar dinlerler sizi... 
Ne diyeyim Allah böyle isimleri başımızdan eksik etmesin...
Şehriyle dertlenmek, o şehre aidiyet duygusuyla bağlanmak her kişinin değil er kişinin işidir...
Maşallah...
Bursa adına bu er kişilerden ikisiyle çalışıyor olmanın sıkıntısı yok mu... Tabii ki var… 
Onu burada yazarsam bu iki arkadaşı Bursa semalarından karaya indirmek zor olur...
Bırakın o da bende kalsın...