İnşaat sektörü her ülkede olduğu gibi Türkiye için de önemlidir. Ekonomik büyümenin önemli dinamiklerindendir inşaatçılık.

Piyasada hareketliliğin lokomotifidir.

İnşaat sektörü hareketliyse neredeyse her sektör hareketlidir.

İnşaat güvenli ve konforlu barınma için önemlidir.

İnşaat üretim için de önemlidir.

Bursa’ya baktığımızda her yer şantiye. Diğer illerimizde de durum farklı değil.

İnşaata karşı değilim elbet. Ancak birkaç hususu belirtmek istiyorum.

Öncelikle bilen bilmeyen herkes oldu müteahhit. 

Bu işin eğitimini alan da, çıraklığını, kalfalığını, ustalığı yapan da müteahhit. 

İşi bilmeyen de müteahhit. Sekiz daire yapan da, seksen daire yapan da, sekiz yüz daire yapan da müteahhit.

İşini hakkıyla yapan da yapmayan da neredeyse aynı. Bunlara bir kriter gelmeli diye düşünüyorum.

Diğer husus estetik ve kalıcı eserler yok. Bunca teknoloji ve imkanlar genişledi ancak geçmişte atalarımızın yaptıkları şaheserler ortaya ne hikmetse çıkmaz oldu artık.

Diğer bir husus ise yeni yapılanmalar günün koşullarına ve ihtiyaçlarına cevap vermiyor.

Bu konuda belediyelere de çok iş düşüyor. Ruhsat verirken yeterli otopark, yeşil alan, sosyal ve kültürel alanlardan hiçbir şekilde taviz vermemeli.

İnşaat mühendisleri, iç ve dış mimarlar, elektrik mühendisleri, çevre mühendisleri, şehir plancıları gibi olması gereken kimler varsa şehir adına komisyon oluşturup doğru işlere öncülük yapılmalı.

Kendine istemediği bir projeyi şehre layık gören uzman istemiyoruz.

Sadece bugünü değil yarını da öbür günü de hesaba katmalıyız.

Her proje diğer bir projeye rakip olmalı, yarışmalı ve kendini konuşturmalı.

Elbette ekonomik evler de yapılacak.

Akıllı evler de yapılacak.

Sadece günü kurtarmak değil bir taraftan da kalıcı eserler yapmak lazım.

Ecdadımız hastaneler, camiler, hanlar, hamamlar, saraylar yapmış o günün imkanları ile. Bizim hem o günün bilgileri ve hem de yeni bilgilerle ve imkanlarla daha iyisini yapmamız gerekir diye düşünüyorum.

Osmanlı ve Selçuklu mimarisi ve günün imkanları ile ortaya daha güzel, özel projeler ve yepyeni mimariler çıkarıp dünyada kendimizden bahsettirmeliyiz.

Buna imkan ve gücümüz var.

Türk bilge mimar ve şehir plancısı, dünyada üç kez 'Ağa Han Mimarlık Ödülü'nü almış Turgut Cansever ne güzel özetlemiş; "Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz, ihmal ettiğiniz nesil imar ettiğiniz şehri tahrip eder."

Biz bugün ihya mı ediyoruz?

Yoksa tahrip mi ediyoruz sizce?