Yaşlılarımızın bakılması için bırakıldığı, bırakıldıklarında içten içe özlem ve hasretle sevdiklerini bekleyen güzel sahipsiz, çaresiz, sokağa terk edilir gibi başkalarının bakımına terk edilen insanların yaşadıkları sıkıntılar, evlat bildikleri çocuklarının çoğunun umurunda bile değildir. 5 senedir huzur evinde yaşayan bir annenin Evladına yazdığı mektuptan kısa alıntılar; - "Buz gibi odalarla dolu kocaman binalar diktiler ülkeme. İçine ömürlerinin son demlerinde olan anneleri, babaları doldurdular. Oysa huzur hiç uğramadı oraya. Eskiden yaşlılarımızı kapatmazdık başka yerlere. Onların yüzü suyu hürmetine belalar def oluyor der, onları nimet bilirdik. Boyunlarını bükük bırakmazdık. Dışarıdan huzurlu gibi görünen bu sessiz sakin binalarda, ne fırtınalar kopuyor kim bilir. Kaç anne anlatmak, haykırmak istedi duygularını, kaç anne yazmak istedi bilinmez. O annelerin adına yazdım bu satırları. Bu mektup huzursuz odalardaki yüreği yorgun annelerin sessiz çığlıklarıdır... Takvime baktım. Nasıl geçti o beş sene, birde bana sor. İçim sıkılıyor, zaman geçmiyor. İnsan mutluyken çabuk geçermiş zaman. Hapishanedekileri şimdi daha iyi anlıyorum. Beni buraya bıraktığın gün, anneler günüydü. Her sene bugün anne olmak ayrı bir acı veriyor bana... Sen küçük bir çocuktun, ben seni hiç bir yere bırakmazdım. Öyle savunmasız, Öyle masumdun ki, kimselere güvenip yollamazdım. Yanımdan hiç ayırmazdım. Şimdi beni nasıl olup da tanımadığın insanlara teslim ettiğini düşünüyorum. Gözden çıkarılmış eski bir eşya gibi hissediyorum kendimi. Yıpranmış, işe yaramaz. Kırgınlık mı? Belki kırgınım biraz... Geçen gün eski komşumuzun kızı geldi. Yolda görmüş seni. Annem çok iyi bakılıyor, her işi görülüyor, içim rahat demişsin. Kendim istemiştim evet, biraz naz yapmak istedim. İçimden bırakmaz beni bir yere, tıpkı küçükken benim seni bırakmadığım gibi, beni hiç bırakmazsın sanırdım. Komşulardan biri sana çok yaramaz dedi diye aylarca onun yüzüne bakmamıştım. Kimse laf söylemesin, incitmesin isterdim. Sık sık uğrarım demiştin. Tam sekiz ay olmuş. Zamanın yokmuş. Yeni eve taşınmışsın. Arkadaşın söyledi. Vefalı kız. Annesi babası yanında vefat etmiş. Yanından ayırmamış. Kıskanmadım desem yalan olur. Yeni eve yeni eşyalar almışsın, eskileri atmışsın. Tıpkı beni attığın gibi. Her şeyi sığdırdın evine, bir beni sığdıramadın. Arada bir gel, kal bile demedin. Ölene imreniyorum. Darısı başıma diyorum. Dünyalara sığmayan anne yüreğim huzursuz bir odaya hapsedildi. Ne sevmenin, ne anneliğimin bir anlamı yok artık..." diye içindeki duygularını özetlemiş bir anne Evladına. Beni bu satırlarda en çok etkileyen söz; - "Ben seni hiç bir yere bırakmazdım, yanımdan hiç ayırmazdım" oldu. Gerçekten de biz gözümüz gibi bakıyoruz da, onlar bize nasıl bakıyor? Saygılar…