Dün sabah işe gitmeden önce uğramam gereken yerler vardı...

Saat 09.00 civarında ise yolum Heykel'e düştü...

Normalde sinirliyimdir trafik içinde biraz...

Hataları yapanları görünce içimden sayarım ahlaki olmayan küfürlerle...

Ana, baba, bacı kardeş karıştırmam ama "Ehliyeti kasaptan mı aldın be mübarek" diye saymadan da geçemem...

İşte dün trafiğin sıkışıklığı falan pek kafama takılmadı...

insanlar bu milletin ebeddiyyen yaşayacağı devletin kurucusuna olan

saygılarını gösteriyordu...

Böyle bir durumda direksiyon başında oturmak hiç bir Türk evladına yakışmazdı...

Sirenlere, klaksonlara karışan ses kulağıma bir hüzün değil anlatılamayan bir coşku olarak yansıyordu...

Coşku kelimesinin yine yanlış anlaşılmasını istemiyorum...

Bu coşku buruklukla, bezenmiş ve ama gururla yoğrulmuş,

İyiki ki sen benim atam olmuşsun dedirten bir hissiyat

Mussolini, Hitler, Stalin gibi o dönemin yaşayan insanları nefret ve kinle anılırken mazlum devletlerin öncülüğünü etmiş bir liderin benim kanımdan, canımdan, yurdumdan çıkmış olması...

Bundan öte bir gurur olabilir mi...

Son zamanlarda kimilerinin unutturmaya çalıştığı o liderin unutulmayacağını artık herkes anladı...

Bu konuda devletin zirvesinde de bir bütünlüğün yaşanmış olması beni sevindiriyor açıkçası...

Öğlen haberlerinde her ne olursa osun aralarındaki tüm kavgalara atışmalara rağmen ülkeyi yönetmeye talip tüm liderlerin Anıtkabir'i ortak buluşma noktası seçmiş olması gelecek ve Atatürkçülük adına beni mutlu etti...

Sodn bir ekleme tören alanından yavaş yavaş sakince ayrılırken de ben Fatiha'yı okumayı da ihmal etmedim.

Ruhu şad olsun Atatürk ve silah arkadaşlarının...