Helalleşme gerçekten hakların karşı taraftakini geçmemesi açısından çok önemli. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bu konuda hafta sonu yapmış olduğu açıklamada helalleşmenin öneminden geçmişte yapılan hatalara dem vurarak mutlaka helalleşmenin yapılmasını vurguladı. Fakat ayrıntıya girmekten çekindi.Daha çok değil bundan 22-23 sene kadar evvel 28 Şubat sürecinde yaşanılanlar  daha çok taze. Daha yeni geçtiğimiz günlerde bir ziyaret çerçevesinde konuşma fırsatı yakaladığımız bir dostumuzun kızı parlak eğitim hayatına rağmen İstanbul Üniversitesi'nden ilişiği kesilmiş Tıp öğrencisi bir kızından bahsediyordu. Sonrasında bu öğrencilere  haklarının iadesi verilmiş olsa da geçen uzun yıllar neticesinde hayatlarının başka yöne edilmesinden dolayı %95’inden  daha yüksek oranda bu haklarını geri alamadılar. Bunun gibi yüzlerce binlerce o zamanın başarılı öğrencileri var. Burada da bitmedi 70'li 80'li yıllardaki politikalar neticesinde de birçok insan bu süreçten çok etkilendi. Biraz daha geriye gidersek mütedeyyin insanların uğramış olduğu haksızlıklar vesaire say say bitmez. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu helalleşme konusunu açarak gerçekten önemli bir mevzunun kapısını aralamış oldu. Tabii bu arada bu önemli konunun açılımı Lütfü Türkkan meselesine denk mi geldi özellikle mi seçildi onu Allah ve sayın Kılıçdaroğlu kendisi bilir. Nasıl ki helalleşme mevzusunu açmış olmasından (Elbette samimi bir helalleşmeden) bahsediyorum. Bu çetrefilli konuda özeleştirisel adımlar atma ümidini gösteriyorsa da, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun AB üyesi ülkelerin Ankara büyükelçilerine göndermiş olduğu Kanal İstanbul'un ihalesine, yapımına, girişimine, ortaklıklarına vesaire her türlü gelişmeye uzak durmaları, uzak durmamaları durumunda gelecekte bu bu girişimde ortaklıkları olabilecek firmaların zarara uğrayacakları yönündeki uyarı mektubu hiç yakışmadı. Bir taraftan Mütedeyyin, muhafazakar insanlarla geçmişte yapılan hatalar neticesinde helalleşmeden bahsederken diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti  için önemli olan bir projeye (noktasal anlamda bakıldığında gelişime açık bir proje gibi gözüküyor) Osmanlıda ki  deyimi ile jurnallemek gerçekten tezat oluşturuyor o anlamda Kılıçdaroğlu'nun milli bir konuda samimi olduğunu düşündüğümüz açıklamasının ardından ya da öncesinde  bu mektup hiç yakışmadı doğrusu.