Yazılarımızı takip edenler bilir;

Genelde olaylar gerçekleşmeden önce yazarız.

Günümüzde aktüel olacak bir yazıyı daha aylar öncesinde paylaşmışız.

Camiamız için kıssadan hisse olabilecek bu yazımızı hatırlatalım.

20.09.2021 tarihli " Hayal dünyasında yaşayan Harry Potter'lar"

(Gustave Le Bon.

Fransız sosyolog.

XIX y.y. doğmuş ve o yüzyılın sonuna doğru onu bu alanda dünya çapında tanınan biri yapan kitabı yazmış.

"Kitleler psikolojisi"

Her ne kadar bazı konularda sunduğu çözüm önerileri insanın genetik karakterine ters olduğundan ütopik olsa da tespitleri isabetli.

Günümüzün bilimi de tespitlerini destekliyor.

Sürü psikolojisinde hakim olan davranış biçimleri birincil, ilkel beyin etkisinde olan dürtülerdir.

Kendini koruma, hayatta kalma dürtüleridir.

Bundan dolayıdır ki ilker beyin her zaman üst beyine baskın gelir.

Bu genetik bir hakikattir.

İnsanoğlunun genetik kodlamasında güçlü olanın yanında olma eğilimi bilimsel tespittir.

Bu duruma tam da bu ilkel beynin kendini koruma dürtüsü sebep olmakta.

Her canlının en güçlü dürtüsü hayatta kalma dürtüsüdür.

Diğeri de üreme, yani neslini devam ettirme dürtüsü ki bu da ayrı bir konu.

Her zaman baskın olan hayatta kalma dürtüsü bir tehdit algılandığında kendini koruma mekanizmalarını devreye sokar.

Bundan dolayı insanoğlu her zaman gücün yanında yer almaya meyillidir.

Bu içgüdüsel bir davranıştır. Kendini koruma dürtüsüdür.

Bilinçaltı, yani üst beyine hükmeden alt beyin kaynaklıdır.

Bu konularda fazla derine inmeyelim.

Zaten amacımız sosyo-psikolojik konular hakkında makale yazmak değil.

Makaleden öte bu konularda kitap yazacak bilgi ve birikime sahip olmadığımızdan değil, amacımız sadece birkaç noktaya vurgu yapmak.

Bu durumlara tarih boyunca fazlasıyla örnekler görmek mümkün.

Günümüzde de değişen bir şey yok.

Dediğimiz gibi, bu davranış biçimi insanoğlunun genetik kodlarında var.

Eninde sonunda her türlü mantığa, düşünceye rağmen insandaki kendini koruma dürtüsü baskın gelir ve kişi güçlü olan tarafı seçer.

Bu hakikatleri bilmeyen, genel toplumsal eğilimleri göz ardı etmeye kalkışan, hırslarına yenilen kişilerin akıbeti hep aynı olmuştur.

Karar anları yaklaştıkça bunların etrafları boşalmaya başlar.

Hırsları mantıklarının önüne geçmiş bu tür insanlarla yola çıkan aklıselim kişiler zaman içinde bunlarla kazanamayacaklarını idrak edip değişik gerekçelerle; kimileri sağlık sorunu, kimileri ailevi nedenler, kimileri iş yoğunluğunu gibi sebeplerle teker teker affını istemeye başlar.

Kendine saygısı olan hiç kimse kaybedeceğini bile bile kendini küçük düşürmek, onurunun incinmesini istemez.

Bir an gelir ki hırslarından gözleri kör olanlar etrafında,3-5 düşük profilli kişinin dışında, elle tutulacak kimse kalmadığını fark eder.

Oysa biraz alanları dışında kitap okuyup genel kültürlerini geliştirseler, insan psikolojisi ve davranış biçimleri hakkında bilgi sahibi olsalar kendi hayal dünyalarının dışında bir karşılığı olmayan boş işlerle uğraşmak zorunda kalmazlardı.

Aslında genel kültür konusu ülkemizin yaygın sorunudur.

Genel kültür açısından gelişmiş dünyanın çok gerisinde, ancak üçüncü dünya ülkeleri seviyelerindeyiz.

Hal böyle olunca bilgi sahibi olmayan kişiler fikir sahibi olmaya kalkışıyor.

Daha fazla iş bilen, donanımlı insanlara ihtiyacımız var

Yoksa ülke olarak da, camia olarak da hiçbir yere varmamız mümkün değil.

Bir kişi kendi alanında ne kadar başarılı olursa olsun genel hayat bilgisine sahip değilse hiçbir makamda kalıcı olması mümkün değildir.

Dünya liderlerine bir bakın: Hiç biri okullarını birincilikle bitiren değil.

Kişisel hırslar değil, her zaman genel toplumsal eğilimler sonucu oluşan ortak akıl galip gelir. Bu şaşmaz şekilde hep tecelli eder.

Yakın zamanda bunun bir örneğini daha yaşayacağız)

Evet sekiz ay önce paylaştığımız yazı bu.

Daha fazla bir şey eklemeye gerek yok.