Gustave Le Bon.
Fransız sosyolog.
XIX y.y. doğmuş ve o yüzyılın sonuna doğru onu bu alanda dünya çapında tanınan biri yapan kitabı yazmış.
"Kitleler psikolojisi"
Kitlelerin psikolojisi hakkında hala güncelliğini koruyan tespitleri var.
Her ne kadar bazı konularda sunduğu çözüm önerileri insan genetik karakterine ters olduğundan ütopik olsa da tespitleri isabetli.
Sürü psikolojisinde hakim olan davranış biçimleri birincil, ilkel beyin etkisinde olan dürtülerdir.
Kendini koruma, hayatta kalma dürtüleridir.
Bundan dolayıdır ki ilker beyin her zaman üst beyine baskın gelir.
Bu genetik bir hakikattir.
İnsanoğlunun genetik kodlamasında güçlü olanın yanında olma eğilimi bilimsel tespittir.
Bu duruma tam da bu ilkel beynin kendini koruma dürtüsü sebep olmakta.
Bu konularda fazla derine inmeyelim.
Zaten amacımız sosyo-psikolojik konular hakkında makale yazmak değil.
Makaleden öte bu konularda kitap yazacak bilgi ve birikime sahip olmadığımızdan değil, amacımız sadece birkaç noktaya vurgu yapmak.
Bahsettiğimiz konularda tarih boyunca fazlasıyla örnek yaşandığını görmek mümkün.
Günümüzde de değişen bir şey yok.
Zira dediğimiz gibi bu davranış biçimi insanoğlunun genetik kodlarında var.
Eninde sonunda her türlü mantığa, düşünceye rağmen insandaki kendini koruma dürtüsü baskın gelir ve kişi güçlü olan tarafı seçer.
Bu hakikatleri bilmeyen,genel toplumsal eğilimleri göz ardı etmeye kalkışan, hırslarına yenilen kişilerin akıbeti hep aynı olmuştur.
Karar anları yaklaştıkça bunların etrafları boşalmaya başlar.
Hırsları mantıklarının önüne geçmiş bu tür insanlarla yola çıkan aklı selim kişiler zaman içinde bunlarla kazanamayacaklarını idrak edip değişik gerekçelerle; kimileri sağlık sorunu ,kimileri ailevi nedenler, kimileri iş yoğunluğunu gibi sebeplerle teker teker affını istemeye başlar.
Her canlının en güçlü dürtüsü hayatta kalma dürtüsüdür.
Diğeri de üreme ,yani neslini devam ettirme dürtüsü,ki bu da ayrı bir konu.
Her zaman baskın olan hayatta kalma dürtüsü bir tehdit algılandığında kendini koruma mekanizmalarını devreye sokar.
Bundan dolayı insanoğlu her zaman gücün yanında yer almaya meyillidir.
Bu içgüdüsel bir davranıştır.Kendini koruma dürtüsüdür.
Bilinçaltı, yani üst beyine hükmeden alt beyin kaynaklıdır.
Kendine saygısı olan hiç kimse kaybedeceğini bile bile kendini küçük düşürmek, onurunun incinmesini istemez.
Bir an gelir ki bu hırslarından gözleri kör olanlar etrafında,3-5 düşük profilli kişinin dışında, elle tutulacak kimse kalmadığını fark eder.
Oysa biraz alanları dışında kitap okuyup genel kültürlerini geliştirseler, insan psikolojisi ve davranış biçimleri hakkında bilgi sahibi olsalar kendi hayal dünyalarının dışında bir karşılığı olmayan boş işlerle uğraşmak zorunda kalmazlardı.
Aslında genel kültür konusu ülkemizin yaygın sorunudur.
Genel kültür açısından gelişmiş dünyanın çok gerisinde, ancak üçüncü dünya ülkeleri seviyelerindeyiz.
Hal böyle olunca bilgi sahibi olmayan kişiler fikir sahibi olmaya kalkışıyor.
Bunun sebebi ezbercilik üzerine kurulu çarpık eğitim sistemimizdir.
Analitik zekaya sahip gerçek erbap sahibi kişileri değil, ezbercileri seçer.
Tabi genelden bahsediyoruz.
Yoksa bireysel bazda üst seviyelerde başarı sahibi birçok insanımız da var.
Ancak bunu genele yaymak lazım.
Daha fazla işbilen, donanımlı insanlara ihtiyacımız var
Yoksa ülke olarak da, camia olarak da hiçbir yere varmamız mümkün değil.
Bir kişi kendi alanında ne kadar başarılı olursa olsun genel hayat bilgisine sahip değilse hiçbir makama erişmesi mümkün değildir.
Dünya liderlerine bir bakın: Hiç biri okullarını birincilikle bitiren değil.
Kişisel hırslar değil, her zaman genel toplumsal eğilimler sonucu oluşan ortak akıl galip gelir. Bu şaşmaz şekilde hep tecelli eder.
Yakın zamanda bunun bir örneğini daha yaşayacağız.
Bizim de bu hakikatleri idrak edebilecek daha fazla beyinlere ihtiyacımız var