Hiç kimseye, imandan sonra, sağlıktan daha üstün bir nimet verilmemiştir.

Hz. Ebubekir (r.a.) “Bir insanın en kıymetli varlığı sağlığıdır” der.

Bir ülkenin gelişmişlik göstergelerinin başında verilen sağlık hizmetleri gelir. Gelişmiş ülkelerin en çok önem verdikleri konuların başı sağlıktır.

Ülkemizde nüfusa oranla sağlık personelinin yetersiz olduğu bilinmekte.

Bunun için sunulan sağlık hizmetlerinde de ciddi sıkıntılar yaşanmakta.

Her ne kadar iktidar daha iyi ve kaliteli sağlık hizmeti sunma gayreti içinde bazı değişikliklere gitmiş olsa da burada stratejik hatalar yapılmıştır.

Ve her ne kadar göreceli olarak hastalar daha çabuk muayene olabiliyor gibi görünse de asıl önemli olan mesele, yani dertlerine çare bulmak konusunda aynı oranda başarılı olunamamıştır.

Bu durum yapılan istatistiklerde de net olarak görülmekte.

Aynı hastanın, aynı hastalığından dolayı birden fazla hekime veya hastaneye başvurduğu ortaya çıkmakta.

Bu şu demek:

Hasta muayene edilme konusunda sıkıntı yaşamamasına rağmen derdine derman bulamadığı anlaşılmakta ki hekim hekim dolaşmakta.

Bunun sebepleri de şudur:

Sağlıkta reform diye lanse edilen uygulamalar hastaları muayene ettirme üzerine kurulmuştur. Ne kadar çok hasta muayene edilirse o kadar başarılı olunacağı düşünülmüş. Oysa esas olan hastanın muayene edilmesini sağlamak değil, önemli olan hastanın tedavi edilmesidir.

Standardın dışında fazla hasta bakmak zorunda kalan hekim, hastaların tedavilerini olması gerektiği gibi hastalığın asıl sebebine (etiyoloji) göre değil, şikayetine (semptoma) göre düzenlemek zorunda kalıyor.

Bu durumların sebeplerini ayrıca başka bir yazımızda daha ayrıntılı yazarız.

Ancak hastaların hekim hekim dolaşmak zorunda kaldıkları bir gerçek…

Bu durum ayrıca maliyetleri de arttırmakta ki bunun altından kalkamayan kurum her geçen gün muayenelere değişik katkı payları eklemek zorunda kalmış ki bu da sağlığı artık adeta paralı hale getirmiştir.

Bunun dışında sağlıktaki karar vericiler tamamen popülizm uğruna hekimleri resmen hastaların önüne atmıştır ki asıl sorun budur.

Oysa kaliteli hizmet önce personele yatırım ile mümkün olabilir, bina ve cihazlara yatırımla değil.

Dünyada en önemli ve başarılı kurum ve kuruluşların istisnasız hepsinin ortak özelliği çalışanlarına verdikleri özel önemdir.

Bunun dışında ne işe yaradığı hâlâ anlaşılamayan tamamen gereksiz ve fuzuli Kamu Hastaneler Birliği diye bir kurum icat edilmişti. 

Buna oralara atanan vasat yöneticiler de eklenince başarısızlık daha da sırıtmıştır.

Bu kurumun devlete zarardan başka hiçbir olumlu tarafı olmamıştır.

Oysa yeni bir uygulamaya geçilmeden önce temel prensip bu uygulamanın yapılacağı kişilerle istişare edilerek, onların görüş ve önerilerini alarak böyle uygulamaya geçilmesidir.

Bu konularda yapılan uygulamaların kısa vadede başarılı gibi görünse de orta ve uzun vadede geri dönüşü eskisinden çok daha kötü olacak diye ilgili yerlere birçok defa uyarılarda bulunmuştuk.

Ne oldu şimdi?

Sil baştan gene başlanan noktaya, eski sisteme geri dönülüyor.

Yine aynı hasta kuyrukları oluşmaya başladı, ki eskiye göre daha da kötüsü katkı paylarıyla sağlık adeta paralı hale geldi.

Sonuç olarak şu andaki sağlık sisteminin durumuna bakılınca ivedilikle ciddi reorganizasyon yapılması gerektiği açıkça ortadadır.

Kaliteyi arttırmanın yolu yeni bina ve tesislerden önce personele gösterilen saygıdan geçtiğini anlamalı birileri.

Sadece sağlıkta değil, her alanda yaşanan sıkıntılar, bir defa daha liyakat ve ehliyetin önemini ortaya çıkarmıştır.