Bu sene de kavuştuk ramazan-ı şerif’e.  Orucun bereketine talip olduk,orucunu tutanlar imsakiyelerini edindi,tutamayanlar yardımlarını etti,tutmayanlar ise saygı edindi,

Elhamdulillah....

Gönlü Müslümanlıkla, insanlıkla, merhamet ile çarpanlar,sevgilisine kavuşamayan... Ramazan-ı Şerif’e yıllardır hasret kalan Uygur Türklerini unutmasınlar.

Çin toprakları içinde kalan Doğu Türkistan, özerk bölge olarak nitelendiriliyor. Çin ile Doğu Türkistan arasındaki musibet ise 1949 senesinde resmen baş göstermiş. Çin komünistlik politikasını resmen uygulamış Uygur Türkleri üzerinde.

1950-1952 yılları arasında Doğu Türkistan’da on binlerin katıldığı ayaklanmalar olduysa da bunların hepsi ÇKP(Çin Komünist Partisi) askerleri tarafından şiddetle bastırılmıştır.

1967 yılında Urumçi’de Doğu Türkistan Halk İnkılabı Partisi kurulmuş ve mücadeleye girişmiş olsa da fazla uzun ömürlü olamamış ve parti lideri Tohti Kurban 1969’da tutuklanıp idam edilmiştir.

Çin,2005 yılından itibaren üniversitelerde, 2007’den sonra ise ilkokullarda Türkçeyi eğitim dili olmaktan çıkartmıştır.2000 senesinden itibaren yüksek puanla mezun olan Uygurlu ortaokul öğrencileri Çin’in iç bölgelerindeki liselere götürülüp askerî disiplin içinde ve ana dillerinden mahrum olarak yetiştirilmeye başlanmıştır. 2006 senesine kadar Doğu Türkistan’dan Çin’e götürülen toplam öğrenci sayısı binleri geçmiştir.

2008 senesinde Pekin’de düzenlenen olimpiyatların güvenliği bahanesiyle bütün köy ve mahalleler dâhil olmak üzere Doğu Türkistan’ın güneyindeki kontrol noktaları arttırılmıştır. İnsanların seyahat özgürlüğü büyük ölçüde kısıtlanırken, keyfî tutuklamaların sayısında da önemli bir artış yaşanmıştır. Bu uygulamalar, güvenliği sağlamak şöyle dursun, bölgeyi daha da kırılgan bir hâle dönüştürmüş ve şiddet olayları yaşanmaya devam etmiştir.

2005 senesinden sonra Doğu Türkistan’ın köylerinden genç kızları Çin’in farklı bölgelerinde bulunan fabrikalara işçi olarak götürme uygulamasını başlatmıştır. Kızlar zorla alıkonulmuş ve tecavüze uğramıştır.

27 Temmuz 2014’te Yarkent’e bağlı İlişku’daki bir köyde, kadınların ibadet ettiği bir eve baskın yapan Çin polisi birçok kişiyi katletmiştir. Eşleri öldürülen erkekler, suçluların cezalandırılmasını isteyerek protesto yürüyüşü yapınca, bu kez yine kalabalığın üzerine ateş açılmıştır. Bölgede bu olaydan sonra başlayan ve günlerce devam eden çatışmalarda, birkaç köy haritadan silinmiş ve binlerce kişi öldürülmüştür.

2013 yılında kurulmaya başlanılan toplama kampları yukarıda bahsettiğim özet açıklamalar ile damlaya damlaya göl olmuş,

hiçbir adımın ve yaptırımın tesadüf olmadığının ,plansız olmadığının kanıtı niteliğinde olmuştur.

2017 yılından itibaren kurulumu yoğunlaşan kampların sayısı 1.200’ü geçerken,

kamplarda ,tahmini tutulan insan sayısı 3 milyona ulaşmıştır.

 

Bir ramazan daha ,Uygurlu müslümanlar için buruk geçecek...

Ramazan ayı başlar başlamaz ülkede içki içme yarışmaları düzenleniyor,domuz eti dağıtımları yapılıyor. Kampta olanlar ise verilen yemekleri yemediklerinde işkenceye maruz kalıyorlar.

Eşleri toplama kampında olan binlerce hanımefendinin “aile olmak” bünyesinde yanlarına yerleştirilen Çinli erkekler ile domuz eti yiyip,içki içme mecburiyetleri oluyor.

İnsanlığın sorgulandığı ve de unutulduğu bu topraklar bizlerin yaşadığı dünyada..

Çok keyifli yaşıyoruz bu hayatı,

Çok imrenilesi üzüntülerimiz var,

Çok gereksiz insanları gündem yapıyoruz hayatımıza,

Çok bağlanıyoruz dünyevi sorunlara,

ve

Çok unutuyoruz mazlumu...

Hoş geldin ramazan,

Ve sen hiç gitmeyesin insanlık!