Geçtiğimiz günlerde oyuncu Ercan Kesal’ın sosyal medyada paylaşmış olduğu bir makaleye ilişti gözlerim.  Doktorluk yaptığı dönemlerden bahseden Kesal, Anadolu’daki cinsel istismarlara dikkat çekmiş ve intihar eden Şahe isimli bir kadının geride bıraktığı bebeğine şu şekilde seslenmişti: “Şahe kızım, sana ipin ucundan başka bir çare bırakmayan ülkemde hala neler gündemde bir bilsen. 1,5 yaşındaki kara gözlü oğlun seni çıktığın yolculukta yalnız bıraktı. Artık onu hırsızların ve üçkâğıtçıların saygı gördüğü, soytarıların alkışlandığı, alçakların ve hainlerin baş tacı edildiği bir dünya bekliyor. Dilerim bir gün sağ salim büyüdüğünde bir büyük kentin kara duvarlı sefil bir mahallesinde umutsuzluk ve acılar içinde kaybolmaz.”
Sahi, nasıl bir gezegende yaşıyoruz biz?
Çevrenize bir bakın derim! 
Yapış yapış samimiyetsiz ilişkiler… 
İşine gelmeyen insanları yalnızlaştırmayı kendine felsefe edinmiş kimliksizler...
Herkes o kadar özel ki kendi için; çevresindekiler gebersin, yok olsun! 
Ne kadar güzel kurmuş cümleyi üstat:
“Hırsızların ve üçkâğıtçıların saygı gördüğü, soytarıların alkışlandığı, alçakların ve hainlerin baş tacı edildiği bir dünya.”
Daha ne denilebilir ki!
Çocukların, engellilerin, kadınların ve hayvanların tecavüze uğrayarak öldürüldüğü bir toplumun içinde yaşıyoruz.
Ben güvenemiyorum insanlara, güvenmem de...
Ne gerek var!
Sadece çoluk çocuğa tecavüz eden namussuzlar mı mide bulandıran?
Sadece onlar değil…
Kendisini dünyanın en iyi insanı zanneden ama karakteri defolu yığınlar var sokaklarda.
Bencillik… İnsan boyu!
Velhasılıkelam… Sağ elinle sevip, sol elinle döversen olmaz. 
Köpeğe tecavüz eden ihtiyarlar gördü bu milletin gözleri, kundaktaki bebeğe uçkur bozan haysiyetsizler… 
Allah, güce tapan ve namusu firarda insanlardan hepimizi korusun!
İyi insan olabilmek dileğiyle…

“Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
o kız oğlan kız erdem dağlara kaldırılmış!
Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru;
ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş.
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene;
doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen’e!
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama
Seni yalnız koymak var, o koyuyor adama.”

(William Shakespeare / 66.Sone)