Bir zamanlar bilgin ve şairlerin üye olduğu bir
Suskunlar Meclisi oluşturulmuştu.
Üye sayısı 40 kişiydi ve artırılmıyordu. Üyeliğin
ilk şartı, çok düşünmek az kelimeyle ifade etmekti.
Dönemin meşhur bilgin ve şairlerinden Molla
Câmi, bu meclisin üyeleri arasında yer almayı
arzu ediyordu.
***
Günün birinde meclis üyelerinden birinin
öldüğünü duyunca, boşalan üyeliğe aday olduğunu
bildirmek için, Meclis’in toplantılarının yapıldığı
mekana geldi.
Meclis üyeleri sohbet halindeydi.
Kapıdaki görevliye adını yazarak meclis üyeliğine
talebini içeren bir yazı gönderdi.
Mesajı alan meclis başkanı bu isteği
yardımcılarıyla paylaştığında, kabul
edemeyecekleri için hep birlikte üzüldüler.
Molla Câmi bu meclise gerçekten de layık biriydi
ama ölen üyenin yerine bir üye alınmıştı. Üye
sayısı artırılamazdı.
***
Meclis başkanı cevap olarak, suyla silme dolu bir
bardağı görevliye vererek dışarda haber bekleyen
Molla Câmi'ye götürmesini söyledi.
Zeki alim cevabın ne anlama geldiğini anlamıştı.
Meclis sayısı tamdı, yeni bir üyeye yer yoktu. Bir
su damlası bile bardaktaki suyu taşıracaktı.
Hemen bardaktaki suyun üzerine bahçedeki
gülden kopardığı bir gül yaprağını koyarak
yeniden meclise gönderdi. Gül yaprağı suyu
taşırmadığı gibi bardaktaki suya zarafet katmıştı.
***
Meclisteki üyeler bu kibar cevabın manasını
anlamışlardı. Üye sayısındaki kuralı değiştirip,
Molla Câmi'yi aralarına kabul ettiler. Meclis
Başkanı, Molla Câmi'yi listeye ekleyip,40 sayısının
sağına bir 0 ekleyip 400 yazdı ve yazıyı dışarıda
bekleyen alime gönderdi.
Başkan, Molla'nın katılımıyla Meclisin değerinin
10 kat arttığını, güçlendiklerini ifade ediyordu. Bu
iltifat mütevazı Molla Câmi'yi rahatsız etmişti.
Cevap olarak,40'ın sağındaki 0'ın üstünü çizdi,
sayıyı 040 olarak yazıp, tekrar içeri gönderdi. Bu
mesaj ile kendi şahsına bir ayrımı kabul
etmediğini bir nefer olarak meclisin yapısına
uyacağını ve bardağı taşırmayacağını belirtiyordu.
Bu nazik cevapta Meclis üyelerin arasında büyük
bir memnuniyet yarattı ve Molla Câmi büyük bir
memnuniyetle topluluğa davet edildi...
Kıssadan Hisse;
Mesele, GÜL YAPRAĞI olabilmekte...
Ev ve iş ortamında günlük hayatımızda,
çevremizde geçim ehli olmanın, GÜL GİBİ
GEÇİNMENİN yolu, GÜL YAPRAĞI olabilmekten
geçiyor.
Yük olmayıp, yük almak gül yaprağının güzelliğini
özümsemekle mümkün... Kendimizle, ailemizle,
çevremizle uyumlu olmanın kazanımı,
seven/sevilen,mutlu bir insan olmanın kapısının
açılmasıdır.
Gül yaprağının sırrına erenler, sağdaki 0 gibi
yaşadıkları topluma güç katarlar, soldaki 0 gibi de
kimseye yük olmazlar!
Hayatımızda bir gül yaprağı olup, yaşadığımız
çevreye, güzellikler katmayı mı, yoksa; bir damlası
hayat karartan zehir mi olmayı seçersiniz?
Doğru seçim tabii ki, hayat yolculuğunda GÜL
YAPRAĞI olabilmek ve kalabilmektir...
Ne mutlu gül yaprağı olabilene...