Başlık biraz provokatif olabilir. Tabi ki insanoğlu patojenlere karşı varlığını muhafaza etmesi için bağışıklığı olmazsa olmazdır.
Ne kadar güçlüyse o kadar iyi.
Ancak bazı durumlarda güçlü bağışıklığınız sizin düşmanınıza dönüşebilir.
Aynen bu salgında fazlasıyla şahit olduğumuz gibi.
Birçok kişinin yoğun bakıma girmeleri ve hatta hayatlarını kaybetmeleri güçlü bağışıklıklarının neden olduğu reaksiyonlardan dolayıdır.
Bağışkılık ne kadar güçlüyse virüsler gibi dış etkenlere karşı bünyenin verdiği yanıt da o kadar 
güçlüdür.
Bu durum ancak düşük yoğunlukta dış maruziyet söz konusuysa olumlu.
Yoksa virüs gibi patojenler de güçlü yoğunlukta bünyeye nüfus ederlerse immün sistemini oluşturan unsurlar ile bu patojenlerin arasındaki çatışma da o kadar şiddetli olur.
Bu çarpışmanın neden olduğu reaksiyonlardan en bilineni sitokin fırtınasıdır.
Bu fenomenin etkilediği bir çok organ ve dokudan en ciddi ve dramatik sonuçlara sebep olduğu organ 
kuşkusuz akciğerlerdir.
İnsanoğlu hayatını idame ettirmesi için hayati öneme sahip bir çok element ve maddeye ihtiyacı vardır.

Ama tartışmasız bunların arasında en önemli olanı oksijendir. Diğer maddelerin eksikliğinde telafi 
etmek için zamanınız vardır.
Ama oksijensin ancak birkaç dakika dayanabilirsiniz.
İşte tam da bu noktada "sitokin fırtınası" bazı mekanizmaları tetikleyerek oksijenin akciğerlerden 
kan dolaşımına geçmesine engel olur.
Ki bu sitokin fenomeninin sebep olduğu fatal reaksyonlardan sadece biri. İkincil enfeksiyonlardan 
bir çok organ ve doku üzerinde ciddi sonuçları olan hasarlara sebep olmakta.
Ancak en akut ve öldürücü etkisi akciğerlerde oluşturduğu etkidir.
Bunu anlatmamızın sebebi güçlü bağışıklığınız her zaman sizin dostunuz olmayabileceğine vurgu 
yapmaktır.
Hani şu güçlendirmek için her gün olmayacak çeşitte otlar, proteinler, vitaminler gibi takviye maddelerle 
tıkındığınız bağışıklık.
Tekrar ediyoruz: Sağlıklı ve yeterli beslenen kişi ekstra herhangi 
bir şey almasına gerek yok.
Yeterli beslenme derken mideyi makarna ve tarhana çorbası ile doldurmaktan bahsetmiyoruz tabi.
Yeterli beslenmek derken bünyenin ihtiyacı olan maddeleri almayı kastediyoruz ki bunların fazlasının 
zararlı olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.
Kafanız karışmış olabilir.
Bundan dolayı daha derine inmeye gerek yok.
En basit şekilde anlatmaya çalıştık, ki zaten bu yazı bilimsel makale değil ancak yine de kavram kargaşası olmuş olabilir.
Ama tam da bundan dolayı Tıp bilimi en karmaşık ve zor olan bilim dalıdır.
Sonuç olarak yukarıda dediğimiz gibi "sitokin fırtınası" denen olgunun
ortaya çıkması için iki etken olmalı:
Güçlü bağışıklık ve dış patojen maruziyeti.
..Ve bu olgu ciddi ve öldürücü olduğundan bundan korunmak gerekir.
Bundan dolayıdır ki gerektiğinde bağışıklığı baskılamak tedavi seçenekleri arasında yer alıyor ama 
asıl seçenek yoğun maruziyetten sakınmaktır.
Güçlü bağışıklık tabi ki tercih ettiğimiz bir şey.
Esas olan yüksek yoğunlukta virüs maruziyetinden sakınmaktır.
Burada bizim dikkat çekmek istediğimiz husus tam da 
budur.
Yani bu virüsün oluşturduğu hastalığın ciddi sorunlara yol açmamasının
en önemli kriteri bu virüse mümkün olduğunca az maruz kalmaktır. Bu da ancak maske ve korunma tedbirlerle 
olacak bir şeydir. Yani dönüp dolaşıp maskenin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.