Dün ‘Dünya Otizm Farkındalık Günü’ idi. 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de farklı etkinliklerle gündemde tutulmaya çalışılıyor.

Farkındalık etkinlikleriyle erken tanı, tedavi ve eğitim hizmetlerine erişimin önemi ve toplumun bilinçlenmesi vurgulanmakta.

Otizm Dernekler Federasyonu'nun sitesindeki bilgileri hekimlere de sorarak sizlere kısaca otizm hakkında bilgiler paylaşacağım.

Nedir otizm?

Otizm, doğuştan gelişen, genetik altyapıya dayanan biyolojik tabanlı bir gelişim bozukluğu. Başkalarıyla etkileşimde bulunmayı engelleyerek bireyin kendi iç dünyasıyla baş başa kalmasına yol açan otizm, genellikle 3 yaşından önce ortaya çıkarak çocukların sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz olarak etkilemekte.

2014 verilerine göre, dünya genelinde doğan 68 çocuktan 1’i otizmli. Otizm erkek çocuklarda kız çocuklara oranla 4 kat daha fazla. Dünyada son yıllarda şeker, kanser olmak üzere birçok hastalıktan daha fazla sayıda otizm teşhisi konuluyor. Resmi makamlarca okul çağında olup da okula gitmesi gereken otizmli çocuk ve genç sayısının yaklaşık 352 bin civarında olduğu ve bunların sadece 29 bininin eğitim hayatının içinde olduğu maalesef acı bir gerçek.

Otizm belirtileri nelerdir?

Eğer çocuğunuz;

  • Sizinle ve başkalarıyla göz kontağı kurmuyorsa,
  • İsmi söylendiğinde veya çağrıldığında dönüp bakmıyorsa, söylenenleri işitmiyor gibi davranıyorsa,
  • Konuşmada yaşıtlarının gerisinde kalmışsa, başkaları ile söyleşiyi başlatma ya da sürdürmede belirgin bir bozukluğu varsa, basmakalıp, yineleyici ya da özel bir dil kullanarak garip konuşuyorsa veya konuşması hiç gelişmemişse,
  • Gözleri sık sık bir şeye takılıp kalıyorsa,
  • Anlamsız gülme veya ağlama krizleri varsa,
  • Parmağıyla istediği şeyi işaret ederek göstermiyorsa,
  • Oyuncaklarla amacına uygun oynamayı yapamıyorsa, yaşıtlarının oynadığı oyunlara ilgi göstermiyorsa,
  • Ellerini kanat gibi çırpma, parmak uçlarında yürüme, kendi çevresinde veya eşyalar etrafında dönme, sallanma, çırpınma şeklinde garip ve yineleyici hareketleri varsa,
  • Dolapların kapaklarını sürekli olarak açıp kapatmak, ayak parmaklarının ucunda odanın bir ucundan öbür ucuna koşturmak, bazı eşyaları döndürmek veya sürekli sıraya dizmek gibi çeşitli ilgi ve davranış takıntıları varsa,
  • Günlük yaşamındaki düzen ve program değişimlere aşırı tepkiler veriyor ve uyum sağlayamıyorsa,
  • Kendisine ve çevresine yönelik zarar verici davranışlara sahipse, vakit kaybetmeden teşhis için uzmanlara başvurmak gerektiğini uzmanlar söylüyor.

Uzmanlara göre otizm, beş bilinmeyenli bir denkleme benziyor. Nedenleri tam olarak saptanamadığı gibi tek bir kesin tedavisi de günümüzde şimdilik mevcut değil.

Genetik faktörlerin yanı sıra çevresel koşulların yanlış beslenme, çevre kirliliği, kimyasal maddeler, yanlış ilaç kullanımı, ağır metallerin otizmi tetiklediği düşünülüyor.

Peki, tedavisi var mı?

Otizmli çocukların mutlaka eğitim sistemi içinde yer almaları gerekiyor. Çünkü eğitim, otizmli birey için her şeyden önce tedavi anlamına geliyor.

Otizmi diğer engel gruplarından ayıran en önemli fark; erken tanı ve erken bireysel/kaynaştırma eğitimiyle otizmli çocukların sorunlarının büyük bir kısmını aşmaları mümkün.

İlk adım tabii ki erken teşhis. Ailenin ve çevrenin ilgi ve sevgisi ile önemli mesafeler alınması mümkün.

Kimse görmemezlikten gelmemeli. Herkes kendine düşeni yapmalı.

Unutmayalım, ilgi ve sevgi kimyasal ilaçlardan daha etkili bir ilaçtır.