Her pazar olduğu gibi bugün de sizlere kıssadan hisse çıkaracak bir hikâye aktaracağım.

Keyifle okumanız dileğiyle…

Aziz Mahmud Hüdayi otuz üç yaşında iken, hocası ile Bursa'ya gelir. Üç sene müderrislik yaptı. Üç sene sonra, hocasının vefatı ile Bursa kadılığına getirildi. Bursa kadısı olarak vazifeye başlayan Mahmud Hüdayi hazretleri bir gece rüyasında cehennemin ateşinde tanıdığı bazı kimselerin yandığını gördü. Bu rüyanın verdiği dehşet ve üzüntü içindeki günlerde, bir kadın bir dava getirdi.

Üftade hazretlerini seven fakir bir kimse vardı. Her sene hacca gitmek ister fakat gidecek parası olmadığı için arzusuna kavuşamaz.

Yine bir sene hac mevsiminde, parası olmadığı için hacca gidemeyen bu fakir üzüntüsünden ne yapacağını şaşırır. Aralarında geçen bu konuşmanın sonunda elinde olmayarak hanımına; "Eğer bu sene de hacca gidemezsem seni üç talak ile boşadım" der.

Kurban bayramı yaklaşınca bir düşünce alır. Hacca gidemezse hanımı boş olacaktı. Aklına Üftade hazretleri gelir.

Hemen huzuruna gidip ağlayarak durumunu anlatır.

O da; "Bizim Eskici Mehmed Dede'ye git selamımızı söyle. O seni hacca götürüp derdine derman olur" der.

Fakir, sevinerek huzurdan ayrılıp Mehmed Dede'nin dükkânına varır. Hocasının selâmını söyleyip derdini anlattır.

Mehmed Dede: "Ey fakir gözlerini kapa. Aç demeden sakın açma" der. Gözlerini açtığında kendini Mekke-i Mükereme'de bulur.

O gün arefe idi, hacılar Arafat'a çıkmışlardı. Fakir ve Mehmed Dede de ihram giyip Arafat'a çıktılar. Sonra müzdelife ve Kâbe-i Muazzama’ya giderler.

Ziyaret edilecek yerlere gittikten sonra, Bursalı hacıları buldular. Onlar Mehmed Dede'yi ve fakiri görünce sevindiler. Fakir birkaç hediye alıp, bir kısmını da getirmeleri için komşusu olan hacılara emanet etti. Vedalaşarak ayrıldılar. Yine Mehmed Dede'nin kerametiyle bir anda, Mekke-i Mükerreme’den Bursa'ya geldiler.

Fakir getirdiği bazı hediyelerle eve gelince, hanımı birkaç gündür eve gelmeyen kocasını eve almak istemez.

"Sen beni boşamadın mı? Hangi yüzle bana hediye getirerek eve giriyorsun?" dedi. Kocası da; "Hanım, ben hacca gittim geldim. İşte bu getirdiklerimi de Mekke'den aldım." dediyse de, kadın: "Bir de yalan söylüyorsun. Üç beş gün içinde hacca gidilip gelinir mi? Seni mahkemeye vereceğim." dedi ve Kadı Aziz Mahmud Hüdayi’ye gelerek; "Kadı Efendi! Artık ben bu adamla bir arada yaşayamam. Nikâhımızın feshedilmesini istiyorum. Bunun Kurban Bayramı’ndan iki gün evvel Bursa'da olduğunu herkes biliyor. Ona sorun, hacca gitmiş, Arafat'a çıkmış, şeytan taşlamış, hurma ve zemzem getirmiş.  Beni kandırıyor. Bir de yalancı şahit bulmuş. "Eskici Baba gördü, yanımdaydı." diyor.

Aziz Mahmûd Hüdayi, kadının kocasını mahkemeye çağırtarak onu da dinler.  

Fakir; hacca gittiğini, Kâbe-i Muazzama’yı tavaf edip, ziyaret edilecek yerleri gezdiğini, Bursalı hacılarla görüşüp getirmeleri için emanet dahi verdiğini söyler. Bu sebeple boşanmanın vaki olmadığını söyler. Mehmed Dede'yi şahit gösterir. Mahkemeye gelen Mehmed Dede ise kadının bu sözlere bir türlü inanmak istemediğini görerek; "Kadı efendi! Şeytan, Allah’ın düşmanı olduğu halde, bir anda dünyanın bir ucundan bir ucuna gidip gelir de, bir velinin bir anda Kâbe'ye gitmesi niçin kabul edilmez!" der. Kadı hayret ederek, mahkemeyi hacıların dönüşüne bırakır. Aradan günler geçer... Bursalı hacılar gelir. Mahkeme gününde şahit olarak, fakirin hac vazifesini yaptığını, hatta verdiği emanetleri getirdiklerini bildirir.

Kadı, şahitlerin verdiği bu ifade ile davacı kadının nikâhın feshetme isteğini ret eder.

Ancak bu istisna hadise Aziz Mahmud Hüdayi’nin günlerce aklından çıkmaz ve çok etkilenir…

Sonunda Eskici Mehmed Dede'nin yanına gidip; "Beni talebeliğe kabul buyurmanız için gelmiştim." der. 

O da; "Nasibiniz bizden değil Üftade'dendir. Onun huzuruna giderek müracaatınızı bildirin." der.

Üftade hazretleri:

"Ey Bursa kadısı! Kadılığı bırakacak, bu sırmalı kaftanınla Bursa sokaklarında ciğer satacaksın. Her gün de dergâha üç ciğer getireceksin!" der.

Kadılığı bırakır ciğer satmaya başlar.

Nefsini terbiye etmek için her türlü alaya ve zorluğa katlanır.

Zorlu bir nefis mücadelesi sınavından başarı ile geçer.

      ***

Aziz Mahmud Hüdayi’nin sevenlerine duası:

“Ya Rabbi! Kıyamete kadar bizim yolumuzda bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kere türbemize gelip ruhumuza Fatiha okuyanlar bizimdir. Bize mensup olanlar, denizde boğulmasınlar; ahir ömürlerinde fakirlik görmesinler; imanlarını kurtarmadıkça ölmesinler; öleceklerini bilsinler ve haber versinler ve de ölümleri denizde boğularak olmasın.”

Türbesi Üsküdar’dadır. Nasip oldu gidip ziyaret ettim. Siz de imkân bulursanız ziyaret edip bir Fatiha okuyun.

Bugün hala dillerde ve gönüllerde olmak kolay yoldan olmuyor.

Emek, gayret, mücadele ve sabır gerekiyor.