Her kurum ve kuruluşun olmazsa olmazı kuruluş sebebi ve amacıdır.

Bu kuruluşların neden var olduklarını, kime hizmet ettiklerini açıklayan bildirgesi bunların misyonudur.

Bu uğurda ileride hedefledikleri de onların vizyonu.

Her kuruluş gibi camiamızı temsil eden en önemli kuruluş olan Bal-Göç’ün de kuruluş sebebi ve hedefleri yani misyon ve vizyonu vardır.

Bal-Göç seksenli yılların ortasında Bulgaristan’daki soydaşımıza uygulanan asimilasyon politikalarına istinaden kurulmuştur.

Yani Bal-Göç’ün ana kuruluş misyonu oralardaki soydaşlarımızın dini, etnik ve kültürel varlıklarını muhafaza etmektir.

Bu önemli ve stratejik sebepten dolayı da kısa süre içinde Bal-Göç’e kamu yararına faaliyet gösteren dernek statüsü kazandırılmış ve nitekim oralarda izlenecek politikalar için kılavuzluk etmiştir.

Zaman içinde kuruluşların misyonu değişime uğrayabilir ve genişleyebilir ama her zaman esas kuruluş sebepleri kalıcıdır.

Bundan dolayı her ne kadar Bulgaristan’da demokrasiye geçiş sonraki dönem ile beraber bazı değişiklikler yaşanmış olsa ve zaman içinde Bal-Göç’ün faaliyet alanı gerek burada, gerek oralardaki insanımızın sorunlarının çözüm noktasında katkı yapma olarak çok daha geniş yelpaze içinde genişlemiş olsa da, bu kuruluşumuzun esas misyonu her zaman Balkanlardaki, özellikle Bulgaristan’daki, varlığımızı muhafaza etmesi için faaliyet göstermek olacaktır.

Ancak gelişen dünya ve dinamiklerle beraber her geçen gün beklentilerin artmasıyla faaliyet alanı da genişlemeye devam etmekte.

Buna paralel olarak çalışma programları ve stratejiler geliştirilmelidir.

Bunun için de olmazsa olmaz şart karar vericilerin arasında yer almaktır.

Zira bu güne kadar bunun eksikliğini camia olarak çok fazla hissettik.

Son yıllarda aramızdaki kopluğun, özellikle Bulgaristan’da ortaya çıkan bölünmüşlüğün yegane sebebi karar verici mekanizmaların içinde yer almamamızdır.

O makamlarda da olaylara ve sorunlara vakıf olmayan kişiler yer alınca mevcut tablonun ortaya çıkması kaçınılmaz oluyor.

Aracılar vasıtasıyla iletilen sorunlar gerek takip edilmediğinden, gerek eksik iletildiğinden ortaya iletişim kopukluğu çıkmakta ki birçok sorunumuz çözülemeden kalmakta veya çözülen sorunlarda uygulama aşamasında ortaya çıkan sıkıntıları aşılamamakta.

Bundan dolayı asıl önemli olan sorun ileten tarafın ötesinde, sorun çözenlerin arasında yer almaktır.

Ama bu hedeflere ancak birlik beraberlik içinde ulaşmamız mümkündür.

Her ne kadar son zamanlarda ortaya çıkan kopukluğu, çok fazla menfaat odakları, çıkar çevreleri ve birçok denklem söz konusu olduğundan gidermek çok kolay görünmese de camiamızda bunu başarabilecek fazlasıyla sağduyulu insanımız mevcuttur.

Bu camia nitelik ve nicelik bakımından muazzam bir potansiyele sahiptir.

Öyle ki sadece yoğun nüfusa sahip olduğu bölgelerde değil, ülke genelinde siyasi dengeleri kökünden etkileyebilecek bir potansiyeldir bu.

Oluşacak yeni yönetim ile beraber bu gücü hissettirecek adımlar atılacağından kimsenin şüphesi olmasın.

Bunu da esas misyonunu daha etkin icra etmek için yapmak zorundadır.

Sonuç olarak Balkan Türkünün üst ve öncelikli hedefi tüm boyutları ile oradaki varlığımızı muhafaza etmektir.

Bizim yapmamız gereken bu hedef doğrultusunda hareket etmektir.

Bunun en etkili yolu da karar verici mekanizmaların içinde yer almamızdan geçmekte.

Bu büyük camianın vizyonu da büyük olmalı.

Bu camianın vizyonu en üst seviyede ülke yönetiminde yer almak, hatta ülkemizi yönetmek olmalı.

Ki camiamızda bunu laikiyle başarabilecek kudrette sahip fazlasıyla insanımız mevcuttur.