Okuyucularımızdan soran olur. Cumartesi çıkan yazımızın başında ölümü bekleyen Güler nasıl Zonguldak’ta oldu?

Zonguldak’a kaçırılmadan önce Güler’in annesi kızını mucizevi çorbası ile iyileştirdi. Kontrole götürdüğü doktorlar “Ne yaptın bize de söyle bizde uygulayalım” der. Daha sonra Güler dul kalmasın diye ailesi tarafından eşi yeni ölmüş 3 çocuklu cezaevi müdürü ile evlendirilir. Eşine saygılı evine en iyi şekilde bakan bir beydi İsmail Müdür. Güler’in eniştesinin arkadaşı Satılmış ona aşık olur. Bir gece eşinin nöbette olduğu anda bayıltıp onu Zongulduk’a kaçırır. Herkesin korktuğu ve kimsenin sözünden çıkmadığı bu adam evli gelin torun sahibidir. Güler oradan bir gece yarısı 3 yaşındaki kızı Serpil’le kaçmaya çalışır ve benzinlikte yakalanır.

***

Yıllar geçmiş Başbakan Ecevit’in affı çıkmış. Nihayetinde Güler de bu aftan yararlanarak özgürlüğüne ve kızı Serpil’le kavuşmuştu.

Serpil anneannesini anne bilirdi.

Onun yanında huzurlu ve mutluydu ama teyzelerinin yanına bırakılmıştı.

Güler’de hayatına yeniden başlar ve madlen çikolata fabrikasında işe başlar.

Kendine tek oda kiralık ev bulmuş. Aslında orası kömürlükmüş. Acıdıkları için ev diye vermişler. Bir döşek ve yorgan. Camlar gazete kaplı perde yok. Güler sabah gidip akşam gelirmiş. Serpil’de bir başına evde annesini beklerdi.

Kapıyı annesinden başka kimseye açmazdı.

Küçük Serpil bir gün canı sıkılır teyzesine gitmeye karar verir.

Giderken gözü birden babasının evinde kırık pencereye takılır. Eline sokar ve pencereden içeri girer. Yeni aldığı kadın evi terk etmiş. Babası yalnız yaşamaya başlamış. Bunu bilen Serpil babasına merhamet duyup, evini silmiş süpürmüş yatağı toplamış, bulaşıkları yıkamış.  Ev sahibi ise evde hırsız var zannedip polis çağırmış.

İşte olan baba çağrılmış. Serpil ne oldu bitti anlamadan annesini de çağırdılar.

Serpil’in en iyi hatırladığı kare polislerin içinde babasının annesine attığı tokat oldu. “Sen çocuğunu evime gönderdin ona hırsızlık yaptırdın. Evde kumbaramda para dolu onu çaldırdın” diye.

O geceyi karakolda geçirdiler. Serpil’in küçücük aklı almamıştı olanları. 

Serpil o gece bir unutamadığı da zincire vurulmuş diğer zanlının sabaha kadar “Ah anam! Yandım anam! Vurmayın, yapmayın nolur!” sesleri.

Nihayetinde sabah olunca komiser gelir Güler ve Serpil’e o kadar üzülür ki onlara, yakın tanıdığı eşi ölmüş 2 oğlu ile bekar kalmış zengin fabrika müdürü ile evlenmelerine vesile olmuştur.

Komiser Serpil’i elinden tutup pastaneye götürür bir güzel karnını doyurur. Sabah olmasına rağmen canı çektiği için dondurma bile alır. 

Serpil’in büyük bir insan gibi komisere verdiği ifadede “Sorarım size. Bir baba küçücük öz kızını nasıl hırsızlıkla suçlar?” diye. Bu söz komiseri derinden etkilemiştir.

Nihayetinde Serpil ve Güler’in hayatı yine mucize gibi birden güzelleşmiş. O güne kadar görmedikleri hayatı yaşarken bulurlar kendilerini.

Tek göz odada halısı perdesi olmayan evden, İstanbul’un en güzel semti olan Beşiktaş’ta, 5 odalı,mutfağı, banyosu,garajı, bahçesi, kapının önünde son model Mercedes’i olan bir villada yaşamaya başlarlar.

Her akşam gezmeler, eğlenceler... Piknikler, lunaparklar... Eve özel yemekler gelir servis edilir. Sevilip sayılırlardı.

Rüya gibi bir yaşamdı.

Ve uyanma vakti gelmişti...

Güler ve Serpil’e akrabalarından hiç hayır gelir mi! 6 ay sürmüştü bu güzel rüya.

Güler kardeşini görmeye gitmişti eşine akşam olmadan dönerim demişti. Gittiğinde şiddetli yağmur bastırdı ve o gece eve dönemedi. Eşi de “Sen bana akşam dönerim söz verdin gelmedin haberde etmedin. Sözünü tutmayan birine asla güvenemem” diyerek orda ayrılık gelir başa... Sonrası mı... Tabi ki bu Serpil'in başına gelenleri buradan anlatmaya devam edeceğiz...