Dün Çanakkale Zaferi’nin 105. yıldönümü ve aynı zamanda Şehitler Günü idi…

‘Çanakkale Deniz Zaferi’nin o manevi havasını yerinde yaşamak için geçen hafta gerçekleştirdiğim Çanakkale ziyaretim içinde Gelibolu’da bulunan Bayraklı Baba Türbesi de vardı.

Bayraklı Baba Türbesi, Çanakkale’nin Gelibolu ilçesindeki Fener Tepesi’nde yüzlerce bayrakla donatılmış bir türbe. Adı tarihe geçmiş bir yiğit yatıyor burada.

Türbenin kendisi de, anlatılan hikayeler de oldukça ilginç. İşte o türbenin hikayesi...

Gelibolu’da birçok türbe ve mezar bulunmaktadır ama bunların içinde “Bayraklı Baba Türbesi” en çok ilgi duyulup ziyaret edilen türbelerden biridir. Türbeye bayrak asmak, dua etmek isteyen ziyaretçiler eksik olmuyor.

Asıl adı Karacabey olan ‘Bayraklı Baba’ olduğu, Osmanlı ordusunda bayraktarlık yaptığı, bu kutsal vazifeyi yaparken de şehit olduğu bilinmektedir.

Karacabey, Fetih sırasında Gelibolu’nun kuzey kapısından şehre girmeye çalışan ordumuzun saflarında yine bayrakla beraber savaşa katılıyor. Savaşırken arkadaşlarıyla birlikte düşman tarafından pusuya düşürülür. Kimisi şehit, kimisi esir olunca Karacabey de bayrağı ile birlikte esir veya şehit olma durumuyla karşılaşır.

Ancak bayrağı düşmana teslim etmek istemez. Çünkü bayrak namustur.

Ölümle nikahlanan kahramanlarımızın elinden şanlı al bayrağımızı almak o kadar kolaymı?

Bayrağın düşman eline geçme durumunu görünce çılgın bir uygulamaya girişir.

Bayrağı küçük parçalara ayırarak yutmaya başlar ve yutar. Sonrada düşmanın üzerine saldırır. Bu sırada takviye kuvvetleri gelir, karşı savunma ile düşman uzaklaştırılır ve Karacabey ağır yaralı olarak kurtulur. Bayrağı ne yaptığı sorulur. Bayrağı düşmana kaptırmamak için yuttuğunu anlatır.

Komutanın kendisine inanmadığını gören Karacabey, elindeki keski ile karnını yarıp kanlı bayrak parçalarını midesinden çıkararak komutana uzatır. Gerçeğin ortaya çıkmasıyla yaptığı işin gururu ile son nefesini verirken; “Vatan sağolsun. Beni buraya gömün ve üstümden Türk bayrağı hiç eksik olmasın” der ve şehit olur...

Diğer bir rivayet ise; Osmanlı donanmasında bayraktarlık yapan bir denizcidir. Karacabey, Marmara’da yassı ada açıklarında Bizans donanmasıyla yapılan bir savaşta elinde sancağı ile birlikte şehit düşmüştür. Donanmanın merkezi olan Gelibolu’da sahile yakın bu yamaca gömülmüş, vasiyeti üzerine donanmanın merkezi olan Gelibolu’da defnedilmiş ve mezarı bayraklarla donatılmıştır.

Her iki hikâye de vatanın her karış toprağının şehitlerimizin kanıyla yoğrulmuş olduğunu hatırlamamıza vesile olması yetiyor. Bu topraklarda atılan her adım bizi daha derin düşünmeye ve daha çok çalışmaya, ülkemiz için gelecekteki nesiller için daha çok miras yemeye değil, miras bırakmaya teşvik ediyor.

Geçmişin hatırına geleceğe daha çok sahip çıkmak gerekiyor.

Nice savaşlar, nice mücadeleler, nice canlar ve kanlar verilmiş topraklarımız için, bayrağımız için, hürriyetimiz için, namusumuz için, dinimiz ve imanımız için...

Gelibolu’ya yolunuz düşerse ‘Bayraklı Baba Türbesi’ni ve sağ tarafında ise Onunla birlikte şehit olmuş Horosan erlerinden bir şehidimizi ziyaret etmeyi ihmal etmeyin derim.

Milli şairimiz merhum Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşı’mızda en güzel şekilde özetlemiş zaten.

Bastığın yerleri toprak diyerek geçme,tanı!

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:

Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!

Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Bu vesile ile tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve dua ile anıyoruz.

Mekânları cennet, ruhları şad olsun...