Eskiden köyde ki nineler aman küle basmayın cin çarpar!

Gece tırnak kesmeyin cin çarpar!

Karanlıkta wc ye gitmeyin cin çarpar!

Bulaşık suyunu sağa sola dökmeyin cin çarpar!

Sol elinizle yemek yemeyin cin çarpar!

Gece mezarlık yanından geçmeyin, kötü ruhlar cin olur çarpar! 

Daha bir sürü abuk subuk, uyduruk hikayelerle hurafe söz türetip söylerlerdi.

Hani çocuğuz ya idrak edemez, korkardık. Gece  tırnak kesmez, lavaboya gitmez, kül gördüğüm zaman üzerinden atlardım, mezarlık yanından geçerken yanımda büyük olarak kim varsa elinden tutup gözlerimi kapatarak geçerdim. Uzun bir süre yürüdükten sonra geçtik mi, bitti mi, ölüler yerinden kalkmadı, peşimizden gelmiyorlar değil mi diye sorardım. Rahmetli babam "ölüden korkma, diriden kork" kızım derdi. 

Diriler yaşıyordu ve kötülük yapıyor, kurnazlık düşüne biliyordu! Ölüler toprak altındaydı ama zararsız ve sessizlerdi! Hani ölünün yüzü soğuk derler ya, sebepli sebepsiz içimiz ürperiyordu işte... 

Peki, ninelerin anlattığı cinler nasıl bir yaratıktı?

Eli kolu, kaşı gözü var mıydı!

Hayvana mı, insana mı benziyordu?

Yoksa nesli tükenmişgillerden miydi?

Mesela; bir dinazor gibi kalıntı kemiklerden mi yaratılmıştı yoksa beyaz örtü içinde bir hortlak, gulyabani gibi birşey miydi?

Kendimce, çocukça bir sürü soru sorardım aklım erdiğince! Büyüdükçe, yaş ilerledikçe ve dünyanın içinde ki insan görünümlü uçkur beyinli, şizofren, sadist ruhlu embesil ve lümpen tortularını gördükçe iblis nasıl olunur, şeytan nasıl görünür, cin olmadan insan nasıl çarpılır anladım. Eee insan göre göre, olaylara şahit ola ola çözemediği bir çok soruya yanıt buluyor.

"Öbür dünyada başları açık kadınların saçlarının her bir teline yılanlar asılacak, cennette erkeklere bakire huriler hediye edilecek, ırmaklardan kırmızı şarap akacak" diyen sahtekarlar hayatın her köşesinde her senesinde, her yerinde kadınlar üzerinden prim yapıyor, dinen ezmeye çalışıyor, kadını obje olarak gösteriyor, yaşamın her alanında değersizleştiriyor. Okul çağında ki kızlara evliliği meşru gösterip, 4.5. eş olabilecek bir vasıfla  harem kurma hayaliyle kandırıp hayatlarını karartabiliyor! Cinsiyet olarak dışlayan tipi tipler anasının, bacısının, kızının diz kapağından, ayak topuğundan etkilenebiliyor, ölmüş karınızla son kez cinsel olarak vedalaşabilirsiniz dersini veriyor! Bu günler de  tarikat cambazlarından birinin yediği hurmalar sosyal medya da çalkalanıyor! 12 yaşında ki bir kız çocuğunu pisliğine bulaştıran ve hesap soran babasını müridlerine dövdüren iblis tohumu gazetecilerden korktuğunu söylüyor...

Allah'tan korkmayan, vicdan muhasebesi yapmayan, insan olmayı beceremeyen şeytan  deşifre olup linç edilmekten korkuyor!

Fakirliği öven, Peygamber Efendimiz bir şilte üzerinde yatıyordu diye yoksulluğu özendiren cinler;  tarikat, cemaat, vakıf gibi karanlık kurumlar kurup şeyh, hoca, lider görünümünde insanların inancını istismar ediyor, duygularını sömürüyor, cinsel sapıklıklarına alet ediyor, maddi manevi içlerini çeplerini boşaltıyorlar ve çalışmadan, üretmeden, emeksiz lüks bir yaşam sürüyorlar! Aklı başında bir Allah'ın kulu çıkıpta "bu değirmenin suyu nerden geliyor" diye sormuyor!

Bu şeytanlara kim sahip çıkıyor, kimler arkasında durup güven veriyor?

Nereden buluyorlar bu cesareti ve nerden nasıl nema sağlıyorlar? Nasıl mantar gibi çoğalıyor, neyle beslenip insanların zihnini ele geçiriyor bu denli etki altında bırakıyorlar?

Suçlu kim mi?

Sen, ben, o, şu, bu! Herkes, hepimiz!

Gelişmemek, öğrenmemek, bilinçlenmemek için mücadele eden, düşünmeyi, sorgulamayı, okumayı reddeden bizler! 
Anneler babalar Allah aşkına kör sağır olmayı bırakın...Binbir emekle büyüttüğünüz, gözünün içine baktığınız yavrularınızı ne-idüğü belirsiz yerlere gönderip, ruhu zifir silüetlere evlatlarınızı emanet etmeyin! Kendinize gelin, bilinçlenin, okuyup öğrenin. Cehaleti yenmek için direnmeyin, öğrenmeyi,gelişmeyi reddetmeyin. Tarikatlar ilim irfan yuvası değil sövüşleme, kandırma, hipnoz yuvası! İlim ve bilim okullarda, hakiki eğitimcilerin öncülüğünde. Ahlaki değerleri bilerek, sevgiyle büyüyen, özgüvenli, dürüst, kişilik kazanmış, karakter sahibi evlat yetiştirmek inancı tamamlamak yerine getirmek demek. Dua ise iyilikten, vicdandan, merhametten geçiyor, dünya iyilerin güzelliklerin hatrına dönüyor.

İnanmadan önce sorgula, sorgularken iyi düşün, düşünerek güven, güvenerek sev!