Nobel ödüllü John Steinbeck’in unutulmaz eseri.

Bu eserinde, birçok insan hayallerinin peşinde koştuğunu ancak çok azı bu hayallerini gerçekleştire bildiklerini basit ve yalın şekilde anlatmış.

Ama asıl anlatmak istediği hayallerin her zaman gerçekleşmediğinden öte, hayallerin gerçekleşmesi için asla pes etmemek gerektiğidir.

Her başarı bir hayal ile başlar.

Herkesin hayalleri vardır ancak sayılı kişiler bu hayallerinin peşinden, pes etmeden, bıkmadan, usanmadan gider. Ancak sadece sayılı kişiler korkmadan açıkça safını belli ederek hayallerini takip eder.

Bazıları ise hayallerini gerçekleştirmek için teşebbüs bile etmeden bunu başkalarının sırtından elde edebilmek için fırsat kollar. Bu tür fareler en ufak bir sarsıntıda hemen deliklerine girerek oradan gelişmeleri izler, kimin daha güçlü olduğunu, kim kazanacağını bekler. Bunlar fırtınalı dönemlerde deliklerinden burnunu bile göstermeyen, fırtına geçince de her yerde boy gösteren, bol keseden atıp tutan ve küçük dağları ben yarattım edasıyla ortalıkta dolaşan sıçanlardır.

Bunlardan her dönem ve her yerde fazlasıyla görmek mümkün.

Bunların hayalleri yoktur.

Bunlar fırsatçıdır ve hayallerini gerçekleştirenlerin artıklarıyla var olanlardır.

Bu örnekleri seksenli yıllarda Bulgaristan'da yaşanan olaylardan sonraki dönemde de gördük;

Totaliter rejim döneminde gerçek hak ve özgürlük savaşçıları hayatını hiçe sayarak  hapislerde çürürken, sağlığını kaybederken sonradan ortaya çıkan çakma kahramanlar tarafından arka plana itildiler. Mevcut iktidarın çöküş sürecine girmesinin en önemli sebeplerinden biri yola çıktığı gerçek dava adamlarını bu tür fırsatçılarla değiştirmesinde de görüyoruz.

Darbe girişiminden sonra ortaya çıkan tabloda da gördük. Yani her dönemin ve olayın kendi fareleri vardır. Bunların en sevmediği dönemler buhranlı ve kaotik dönemlerdir.

Bu ortamlarda; kimin insan, adam gibi adam olduğu, kimin fırsatçı fareler olduğu ortaya çıktığından.

Fareler ve İnsanlar.

Yaşamın hakikati.

Sözümüz bu tarafta  veya karşı tarafta olanlara değildir.

İster karşı tarafta olsun, ister bu tarafta.

Durdukları yer doğrudur, yanlıştır önemli değildir.

Önemli olan saflarını net olarak göstermiş olmalarıdır.

Sözümüz gelişmelere ve ortaya çıkan koşullara göre safını belirleyenleredir.

Sözümüz fareleredir. Ama fareler şunu idrak edemez ki,  insanlar bunlar yanlarında yer alsalar bile rakiplerine bunlardan  daha fazla saygı gösterdiğidir.

Çünkü bilirler ki su almaya başladığında gemiyi ilk terk eden bunlar olacaktır. İhtiyaç olduğunda ortalıkta görünmeyen, haksızlıklar karşısında tepkisiz kalan, kendi çıkarlarına zarar gelir korkusuyla tarafsız kalıp sessizce bekleyenler ve gelişmelere göre karar verenler her zaman toplumların en dibi, telvesi olmaya mahkum olacaktır. Dante Alighieri kült eseri ‘İlahi  komedya’ sında dediği gibi: “Cehennemin en karanlık yerleri buhran zamanlarında tarafsız kalanlara ayrılmıştır.’’