Son yıllarda, özellikle seçim dönemlerinde "Yeni Türkiye" söylemleri duyuyoruz.

Bir şeyin yenisini getirmenin temel gerekçesi eskisinden daha iyi olma şartıdır.

Bundan dolayı şirketlerde bir ürünün yenilenmesine veya yeni bir ürünü piyasaya sürme kararı verilmeden önce, bünyelerindeki en nitelikli ve elit elemanların görevli olduğu AR-GE departmanlarında uzun yıllar artıları eksileri üzerine araştırma yapılır.

Nihayetinde en ince ayrıntısına kadar araştırıldıktan sonra ve bundan öte artı bir değer katacaksa o ürün piyasaya sürülür.

Bu araştırmalar bilim ve teknolojinin son gelişmelerini kullanarak yapılır ama asla şu yöntem kullanılmaz:

"Deneme, yanılma" yöntemi.

Bu durum "yeni" kelimesi geçen her ürün için izlenmesi gereken evrensel bir yaklaşımdır.

En sıradan bir ürün için bunlar yapılırken, toplumları hele ki sistem değişikliğine "deneme yanılma" yöntemi ile, üstelik işin ehli olmayan kişilerle gidilmeye kalkışılırsa ortaya çıkacak kaçınılmaz son felakettir.

Ve maalesef "yeni Türkiye" hedefi ile çıkılan yolda aynen bunlar yapılmakta.

Eğitimde güya iyileştirme için yapılan hamleler OECD ülkeleri arasında bizi sondan ikinci yapmıştır ki on beş yıl önce ilk yirmilerdeydik.

Ulaşımda duble yol, köprü ve otobanlarla övünülüyor ancak yeni yapılan bu yollarda bölüm yok ki daha iki yıl geçmeden, kalitesiz işten dolayı, bakım ve tadilata girilmesin

Kimse de bu kadarı da fazla demesin.

Bir yıl önce birileri çıkıp;

"2019 yılında iki kilo patates için kuyrukta bekleyeceksiniz" dese,

"Ne saçmalıyorsun" diye adamı tımarhaneye tıkarlardı.

Kimse kusura bakmasın.

Gerçekleri konuşmak lazım, ki bu dinimizin emridir.

Gerçekler konuşulmazsa doğrular bulunamaz.

Bu gerçekler görmezden gelindiği için bugün kritik bir eşikteyiz

Yazımızı bir kıssadan hisse ile bitirelim.

Başında üç teli olan adamın biri imaj yenilemeye karar vererek berbere gitmiş. Berber üç teli sağ yatırmış bir teli kopmuş, adam sinirlenerek "sola yatır" demiş ancak tararken bir teli daha kopmuş. Bu defa daha da çok sinirlenen adam "bırak dağınık kalsın" diyerek kalkıp gitmiş.

İnsanımız da sözlerle gerçeklerin birbirinden çok farklı oluğunu gördükçe:

"Aman bırakın kalsın.  Böyle iyiyiz" deme günleri yakındır.