Evlerinde kirada oturan Meryem’in 5 yaşındaki oğlunu eğlendirmeyi, gezdirmeyi seviyordu Sadi.

Bazen evin ihtiyacı olan gıda alışverişini de yapardı. Üzülürdü Meryem’in haline.

20 yaşındaki kadın alkolik bir eşe sahipti. Ayık bir günü yoktu adamın.

Her gece düşe kalka evine gelir sabah ayılınca işe giderdi. Köyün kahvesinde çalışırdı.

Bir gün evin tüpü bitmişti.

Sadi 14 yaşında olmasına rağmen evin erkeği gibi tüpü doldurdu, ocağı yaktı, yemek işine yardım etti.

Meryem o günden sonra karar vermiş olacak ki Sadi’yi evine çekti.

Onu sevdiğini, köyden İstanbul’a kaçmayı teklif etti.

Sadi’nin bu teklif aklına yattı.

Okulunu da bırakıp bir gece köyden kaçtılar. Küçük oğlunu da yanına aldı Meryem.

İstanbul’a amcasının evine gittiler.

Eşim dediği Meryem onu çok mutlu eder.

Evlilik hayatı onu yaşından büyük hissettirir. Günlük ne iş bulsa çalışır. Amcası inşaat ustasıdır. Onunla birlikte işe gider çalıştığı parayla Meryem’in isteklerini yapmaya, onu mutlu etmeye gayret ederdi.

“Akşam gelirken bana tırnak boyası ve ruj al” der. Yorgun haline bakmaz, alır gelirdi.

Meryem’e duyduğu merhamet aşka dönmüş bağımlılık yapmıştı.

Tüm gün işte onu düşünür akşamı zor ederdi. Ona kavuşmak, onunla olmak bütün yorgunluğunu alırdı. Sahiplenmişti onu ve oğlunu.

Kendisinin bir çocuk olduğunu, ailesinin onu aradığını hiç düşünmüyor, merakta etmiyordu.

Oysa babasının 5 kızdan sonra dünyaya gelen, o doğduğu için çifte kurban kestirdiği tek oğluydu.

Babası sonunda kardeşinin evinde olduğunu duyar. Sadi de babasının kaldığı yeri öğrendiğini bilir. Meryem’i alır başka tanıdıklarının yanına gider.

Babası 1 yıl peşinden koşar. Sonunda kötülükle yola getiremeyeceğini anlar, iyilikle ikna etmeyi düşünür.

Köydeki hayvanlarını satıp İstanbul’da ev tutmaya karar verir. Ailesine, “Önce ben gidip evi tutayım sonrada sizi gelip alırım” diyerek trene biner. Trende yan yana oturduğu kişinin sohbeti çok iyidir. Kendisine İstanbul’da yardımcı olacağını, orda iş de bulacağını söyleyen adamın yoğun ısrarı üzerine evinde gece misafir olmayı kabul eder.

Trende tanışıp dost olduğu bu kişi gece onu en iyi şekilde ağırlar. Yedirir, içirir, yatırır. Uyandığında kendini İstanbul’un çöplüğünde atlet ve donuyla bulur.

Ne olduğunu anlaması uzun sürmez.

Trende tanıştığı dolandırıcı adamın mesleği buymuş.

Köyden şehre gelen, parası olan saf temiz gördüğü kişileri tuzağa çeken dolandırıcı çetesi.

Karakolda öğrenir bütün bunları. Uyku ilacı içirip, soyarlar, çöpe atalarmış.

Oğlunu ararken bir kötü yola düşmediği kalmış adamcağızın.

Kardeşinin evine sığınmış, bütün paraları kaptırmış. Bir süre çalışıp kendini toparlamış. Oğluna haber salmış. “Ben onu affettim, gelsin elimi öpsün, helallik alsın, gelinimi de getirsin.”

Sadi babasının sözüne güvenip gelmiş. Babası onu affettiğini söylemiş, orda kalmışlar o gece. Sabah olunca Meryem’i amcasının evine bırakıp işe gitmiş.

Babasının planı vardı. Meryem’in nikahlı kocasını köyden çağırtmış, karısı ve oğlunu otobüse koyup yolcu etmişti.

Sadi bunu haber alır almaz terminale koşmuş, yetişememiş, çoktan gitmişlerdi. (Devamı yarın)