Esnaf olmak
sanattır
Çalışan demir paslanmaz, çalışan, üreten
ekmeğini taştan çıkaran, ticaretle uğraşan
insan Peygamber efendimizin sünnetini yerine
getirmiş olur. Bilindiği gibi Peygamberimizde,
peygamberliğinden önce ticaretle uğraşan
güvenilir, emin bir tüccardı. Tüccarlığın eş
anlamı günümüzde esnaf olarak kabul edilir.
Günümüzde esnaf olmak zor iştir. Sen
nasibinin, işinin peşinde koşarken;
düşmanların, çekemeyenlerin senin
kısmetinin, nasibinin derdine düşebilir.
Düşenlere de çok şahit oldum. Sen ayın
sonunda ödemelerinin hesaplarını yapmaya
çalışırken, haset edenler, sana gelen
müşterilerinin ayağını nasıl keserim derdine
düşenlerde maalesef var. Doğrusu, hangisinin
işi daha zor, kestirmek kolay değil. İşini
ayakta tutmaya çalışan esnafın mı? Onu
yerinden etmek için türlü entrikalar oynayan
hasetçinin mi? Başkasının kazancını
çekemeyen, başkasına gelen müşterilerden
rahatsız olan, kıskanç, geçimsiz dükkan
komşuları da var. Özellikle yan yana aynı işi
yapan esnaflarda bu olay daha çok yaşanan
acı mı, komik mi, ilginç mi, adını siz koyun
diyeceğim bir gerçek. Eskiden esnaflar
birbirini gözetir, komşusunun siftah yapıp
yapmadığına dikkat eder, eğer geç saate kadar
müşteri gelmeyen esnaf komşusuna, kendine
gelen müşterisini gönderirmiş. Kendinde olan
malı "yok" diyerek, komşunu düşünürmüş.
Bugün günümüzde bu düşüncede olan kaç
doğru esnaf vardır bilinmez, mutlaka iyisi,
doğrusu var kesin bunu da biliyoruz. Biz
yanlış yapanı örnek gösterip, hatasını
göstermek isteriz. Herkesin kendine özgü bir
çalışma tarzı vardır. Her Esnafın müşterisine
yaklaşım farkı değişiktir. Kimisi çok doğal
içten, iyimserdir. Kimisi de; sert mizaçlı, tez
canlı, stresli, sinirli, aceleci bir karakter
sahibidir. Bazen müşteriler böyle huya sahip
esnafa -"Birde dövseydin bari" diyerek
tepkisini gösterirler. İnsan yaradılışı gereği,
huyunu suyunu, karakterini değiştiremez.
Doğal tarzları budur."Can çıkar, huy çıkmaz"
dedikleri türden. Fakat madem esnaf oldun,
seçimini yaptın, müşteri her zaman haklıdır,
öncelikle senden saygı bekler. Malını ister
alsın, ister almasın bu onun hakkı. Bunu
yapabilen de işinin erbabı oluyor. Müşteriye
hitap etmek, sabır göstermek, bir sanattır.
Müşteri ile irtibat kurabilmek, memnun etmek,
ikna kabiliyeti gerektirir. Esnafın yeteneği söz
konusudur. Hal böyle olunca, bu yeteneğe
sahip olamayanlar, kıskançlık yapabiliyor. Yan
yana aynı işi yapan iki dükkan komşusu, birisi
emekli öğretmen bayan, diğeri genç bayan,
ikisinin de müşterileri var ama bazen kadın
kadının en büyük düşmanı olabiliyor. Emekli
öğretmen hanım, etrafına olgun, güler yüzünü
gösterirken, komşusuna kimsenin olmadığı
zamanlarda yapmadık hakaret, taciz kalmaz.
Üstelik genç kadının gördüğü hakaretlere
kendi eşi bile inanmaz. - "Sen onu mu
kıskanıyorsun” diyerek, eşine ayrı kızar. Sabır
ve doğruluk geç de olsa her zaman haklının
yanında yer alır. Kırılan kalbin faturası gün
gelir, kırana çok ağır ödetilir Hak tarafından.
Zaman içinde emekli öğretmenin delikanlı oğlu,
psikolojik rahatsızlık geçirir. Sürekli ana
babasını dövmeye başlar, Allah kimseye bunu
yaşatmasın. Bu acılara dayanamayan emekli
bayan öğretmenimiz kalp krizi geçirerek
hayatını bitirir. Oğlu hastaneye yatırılır
komşular tarafından imza toplanılarak. Eşi
yaşlılar yurduna gider. Bu yaşanılan olaylara
en çok üzülen yine genç bayan esnaf olur.
Önceleri elinden geldiğince, delikanlıyı her
gördüğünde eline harçlık verir. Yardımcı
olmaya çalışır. Hayatta aşırı hırs, kin, nefret,
kıskançlık insanın sonunu getirir. En büyük
zararı kendi kendine verir kişi. Hele de haksız
yere kalp kırmak, kaçınılmaz sonunu hazırlar.
Saygılar...