Yıllar geçtikçe insanın içinde çapkınlık duygusu çıkabiliyor.

Gençliğinde yapmaz dediğin, toz kondurmadığın, içten güvendiğin eşin, ruhu isterse onu da yapıyor.

Bensiz bir gün denize gitmeyen, yürüyüşe çıkmayan adam, “Bugün deniz çok kötü, sen kal evde dinlen. Bugün ben arkadaşlarla yürüyeceğim, sen dinlen” diyebiliyor.

Benim de canıma minnet. Çok mutlu olup, komşularla evimde kahve keyfindeyim.

Benimki de çapkınlık peşinde.

Otuz yıllık eşine çay demlemeyen adam, “Bugün çayı ben demleyeceğim, sen bırak. Sen güzel yapamıyorsun” deyip özel çay demlemesini başta anlamadım.

Yedi yaşında oğlan çocuğunu evdeki botu denize götürüp, onu özel gezdirmesini de anlamadım.

Aşk insana neler yaptırıyormuş meğer.

Bir gün geçte olsa jetonum düştü. Kör gözlerim açıldı. Eksik taşlar yerine oturdu. Yanında otururken kalktım, başka bir arkadaşımın yanına gidip geldim. O beni gitti gelmedi sandı ki beni arkasında görmüyor. Sürekli şemsiyesini beğendiği dul kadının arkasına koyma sebebini de öğrenmiş oldum.

Bir iltifat!

Benim vurdumduymaz adamım bir anda şair oldu.

Meğer içinde ne cevherler varmış.

Ben görmemişim.

“Dünyanın en güzel annesi, melek yüzlü anne, böyle bir meleği üzmene asla izin vermem. Annesi seni üzerse oğlun, hemen beni ara, bir telefon açman yeter, hemen Ankara’ya da olsa gelirim.”

Beni görene kadar iltifatları devam etti.

Beni görünce hiçbir şey olmamış gibi sustu oturdu.

Ben de hiçbir şey duymamış gibi oturup denizi seyrettim kalbimde kırılan parçaların sesini duyarak. Benim denize gelmemi istememe sebebini öğrenmiş oldum.

Çevredekiler benden önce fark etmiş ama benim üzülmemi istemedikleri için susmuş. Bende sustum, dile getirmedim.

Sadece bana selam veren, konuşan bu kadın ve kardeşini bir daha tanımamazlıktan geldim. Benimle olan sohbetini kestim, selamı kestim, onu görmemezlikten geldim.

Aylar sonra bilmediğimi sandığı bu olayı yeğeninin düğünü sırasında, kalabalık toplanmış aile meclisinde, sohbet konusu olarak, gülerek bu konuyu açtım.

Beni görmeden, yanındaki beğendiği kadına ettiği iltifatları anlattım.

Ablası beni suçladı, “Sen neden izin verdin, saçını başını yolmadın? Ben olsam yapardım” dedi.

Ben yapmadım, o seviyeye düşmedim.

Benim kitabımda gitmek isteyen her zaman özgürdür.

Kişinin kendi seçimidir. Baskı ve şiddetle hiçbir yere varılmaz.

Beni istemeyen, beğenmeyen almasın. Zorlamayla bir evin çarkı dönmez.

Gidip gitmeme kişinin kendi iradesiyle vereceği karardır.

Sonuçlarına razı gelecek, kimseyi suçlamayacak hür irade.

Yaptığını unutmadım, unutacak da değilim. Yılların alışkanlığı, merhametli duygusu, o bana Allah’ın emaneti.

Bende bu zihniyette bir insanım.

Onu böyle kabul ettim, yanlışı doğrusu ile.

Başlarken söz veriyoruz ya,

İyi günde kötü günde

Bu sözün bende değeri var.

İyi günlerin hatırına, kötü günleri yok saymak.

Zamanın bize ne getireceğini bilmeden, bu günleri yaşamak.

Geçmiş günlerin hatırına geleceği görmek...

Hep sağlıklı kalalım, sevdiklerimizle olma alışkanlığımızı kaybetmeyelim.

Saygılar.