İktidarları en çok sarsabilecek unsurların başında ekonomi gelir.

Demirel'in meşhur sözüdür:

"Boş tencerenin deviremeyeceği iktidar yoktur"

İktidar da son zamanlarda parlak olmayan ekonomik duruma dünyayı etkileyen corona salgını da eklenince daha da çok etkilendi.

Normal seçimlerin yapılma tarihi 2023 ancak ortaya çıkan olağanüstü koşullarla beraber seçimin normal süresini beklerse puan kaybı çok daha fazla olacağının farkında olan iktidar işler daha da kötüye gitmeden erken seçime gitme niyetindeydi.

Ancak bir sorun vardı.

İktidarın kendi getirdiği 50+1 seçim sistemine göre son seçimlerde MHP ile ittifak yapılarak alınan %52 oy oranı artık ortalıkta yoktu.

Bundan dolayı iktidar partisi yaşanan kaybı geri getirmek için bir dizi hamle yaptığını gördük.

Önce, zaten ibadete açık Ayasofya'yı tekrar ibadete açmak, Hilafet konularını ortaya atmak gibi muhafazakar seçmenin tekrar konsolide etme amaçlı din ağırlıklı adımlar attı.

Ancak bu hamleler beklenen etikinin çok uzağında kalınca bu defa ekonomi endeksli hamleler devreye sokuldu.

Tarihte görülmemiş ve aslında reel finans gerçeklerle pek bağdaşmayacak şekilde düşük faizli krediler verildi.

Bu kredileri her ne kadar salgından dolayı yara alan bazı sektörleri canlandırma amaçlı olduğu söylense de burada amaç yine vatandaşı rahatlatarak eksik olan %50'lilik oranı tamamlamaya yönelik olduğu belliydi.

Zira yapılan anketlerde bu inanılmaz krediler bile vatandaşın nezdinde iktidara tekrar güven tazelemeye yetmediği anlaşılınca faizler de normal piyasa koşullarına çekildi.

Bundan dolayı iktidar da son koz olarak dışarıda gerginlik çıkarma yoluna gitti.

Amaç milletimizin zaten hiçbir zaman eksik olmayan milliyetçi duygularını kabartarak eksik olan desteği tamamlamak.

Bunun için bahane aramaya da gerek yoktu.

Gerek Libya ile yapılan deniz anlaşması, gerek doğu Akdeniz'de yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle Yunanistan ile öteden beri sıkıntı yaşıyorduk.

Bunu daha da ileriye götürmek için çok fazla çaba da gerekmiyordu.

İhtilaflı sulara araştırma gemimizi yollamak yeterli olacaktı.

Nitekim aynen de öyle oldu ve ortam bir anda gerildi.

Öyle ki başta Fransa ve Almanya AB de olaya müdahil oldu.

Evet istenen gerginlik çıkarılmıştı ama önemli olan sonuçtu.

Yani bu gerginlik iktidara destek olarak yansımış mıydı?

Pozitif bir yansıma olmuş muydu yoksa bu hamle de mi boşa çıkacaktı?

En son yapılan anketlerde bu adımın da gerekli ve istenen etkiyi yaratmadığı net olarak belli oldu.

Oy oranlarının yine pek değişmediği görüldü.

Bu realite karşısında iktidarın önünde erken seçim niyetini rafa kaldırmaktan başka seçenek de kalmamış oldu.

Bu durumumun ortaya çıkmasıyla savaşın eşiğine geldiğimiz Yunanistan ile yaşanan gerginliğin de bir anda yok olacağına şahit olacağız.

Bu gerginlik istenen etkiyi yaratmadığından artık buna gerek kalmadı.

Bundan öte bu durum ticarete de, yatırımlara da, ekonominin geneline de olumsuz yansıyacağından bunu devam ettirmenin anlamı kalmadı.

Ama her şeyden öte şimdilik erken seçim mevzusu gündemden kalktığının en önemli kanıtı ne mi?

Tabi ki son yapılan ÖTV artışı.

Bu adımla en azından büyük açıklar veren bütçeyi toparlayalım bari dediler.