Fikir özgürlüğü bir insanın en temel hak ve özgürlüklerinin başında gelir. Eleştiri hakkı bunun  bir parçasıdır. Eleştiri olumlu da  olabilir olumsuz da. Ama burada önemli olan amaçtır, niyettir.

Yapılan eleştiri ne amaçla, ne hedeflenerek yapılmıştır.  Önce eleştirinin kelime anlamına bakalım. Eleştiri kelimesinin kökü elemek’ten gelir. Yani hakiki olanı, olmayandan elersiniz. Amaç hakiki olanı, asıl olanı ortaya çıkarmaktır. Bir eleştirinin asıl amacı budur.

Yani bir şeyi beğenirsiniz veya  beğenmezsiniz ama  o şeyin daha iyi olması için görüş belirtirsiniz, öneri yaparsınız. Ama burada olmazsa olmaz hakikati öğrenerek eleştiri yapmaktır. Bir şeyi olumsuz bulup eleştirdiğinizde, o konu hakkında önce bilgi sahibi olmalı daha sonra kendi eleştirinizi yapmalısınız.

Yani eleştirinin özünde yapıcılık vardır.Bunun ötesi  fitnedir,bozgunculuktur. Bu tür yaklaşımlara hayatımızın her alanında fazlasıyla şahit oluyoruz. Her yerde olduğu gibi camiamızın  da belli kesiminde bu anlayışın olduğunu görebiliyoruz. Ömürleri boyu hiç kimseye hiç bir katkıları olmamış kişilerin bütün yaptıkları eleştiri adı altında bozgunculuk yapmalarıdır. Yapılan olumlu şeyleri görmezden gelip, kişi, kuruluş veya yapılan faaliyetlerin hep olumsuz taraflarını adeta cımbızla arayıp bulup ve her ortamda “bu olmamış”, “şu yanlış yapılmış” diye anlatır  dururlar.

Ve bakıldığı zaman, bu yaklaşım  içinde olanlar, bırakın iki kişiyi bir araya getirmeyi iki koyunu bile güdecek kapasitesi olmayanlardır hep. Bu anlayış doğru değildir. Yıllarca camiamızın bir yere gelememesi, bir başarı elde edememesi, birlik beraberlik içinde hareket etmeyi başaramamasının en önemli sebeplerin başında bu anlayış gelmiştir. Artık bir başarı elde etmek istiyorsak, birlik beraberliğimizi tesis etmek istiyorsak, bu konuları iyi tahlil etmek lazım. Ve artık bu tür yaklaşım sergileyenleri iyi ayırt etmek lazım, camiamızın çıkarlarını, ortak değerlerini  ipotek altında tutmalarına izin verilmemeli. Bu anlayış sadece buradaki insanımızı değil, göç ettiğimiz topraklarda kalan soydaşlarımızı da, ki belki de en fazla onları etkilemekte.

Meydanlar  bu bozgunculardan temizlenmeli. Zira  daha çok yerimizde saymaya devam ederiz. Yoksa herkes fikrini de söyleyecek, eleştiri de yapacak. Ama hepsi bunları amacına uygun, katkı yapmak için yapacak. Bozgunculuk olsun diye değil. Çünkü eleştiri bir şeyin daha iyi olması için yapılır.  Eleştirinin özü budur. Eleştiri bir şeyin değerini ortaya koymak içindir, yok etmek için değil. Sonuçta sorunlarımız aynıdır, ortaktır.

Enerjimizi bunların çözüm noktasında harcamalıyız. Ama bu  karşılıklı saygı ve iyi niyet çerçevesinde yapılmalı. Aramızda medeni, yapıcı tartışmalar ve çözüm önerilerinde bulunabilecek fazlasıyla  donanımlı insanımız vardır. Fikir belirtmek , öneriler sunmak ,çözümler üretmek camiamızın özellikle ihtiyacı olan şeyleridir. Aramızdaki tartışmalar da, atışmalar da, hicivler de olabilir. Özellikle, zeka ürünü hicivlerden zarar gelmez. Tam tersine bizi mobilize ve diri tutmasına yardımcı olur. Tartışmalar bir çok şeyi  sorgulamamızı ve gerçekleri görmemizi sağlar. "Bizleri kim ve neden kullanmak ister? Kimler kendi amelleri için aramıza fitne sokarak istifade etmek ister?" gibi. Tartışmalardan gerçekler ortaya çıkar.  Gerçekler ortaya çıktıkça çözümler daha kolay olur. Bu yapılırken de belli menfaatler karşılığı, belli kişilerin militancılığını  yapanların provokasyonlarına uyulmamalı.

Ama tartışmalar yapıcı ve rasyonel, ehil kişilerce yapıldığında netice alınır. Yoksa kısır çekişme ve kabak çekirdeğini bile doldurmayacak  boş laflarla kimse bir yere varamaz. Bu durumu en iyi  üstadımız Namık Kemal'in ; Müsademe-i efkardan barika-i hakikat çıkar (Fikirlerin çarpışmasından hakikat şimşeği çıkar ) sözlerine bir diğer şair ve hiciv ustası Süleyman Nazif’in cevabı   anlatıyor ; “Çarpışanlar bal kabağı ise sadece çekirdek çıkar “