Önceki günlerde üniversite kontenjanları önemli ölçüde boş kaldığından, birkaç bölüm hariç, puan barajları düşürüldü veya tamamen kaldırıldı. Bu karar  eğitim kalitesinin çöküşünün itirafı oldu aslında. İlk, orta ve liselerde çocukların yeterli seviyede eğitim alamadıklarının kanıtı. Zaten bu durum uluslararası değerlendirmelerde açıkça ortada.

Dünyada ilk beş yüz üniversite arasında yer alan üniversitemiz neredeyse kalmamış. Yine PISA (uluslararası öğrenci değerlendirme programı) ve yerli PİSA olarak bilinen "ABİDE" eğitim araştırma sonuçları ortaya çıkardığı vahim sonuçlar eğitim sistemindeki tabloyu  net olarak gösteriyor. Zaten son yıllarda ülkemiz, öğrencilerimizin aldığı notlara göre OECD ülkeleri içinde  hep son sıralarda yer almakta.

Bunun sebebi nedir? Bu konularda binlerce yazı yazıldı. Bu işin uzmanı olan kişiler de, olmayanlarda da sayısız yorumda bulundu. Değişik fikir ve öneriler getirildi ancak herkes mevcut eğitim sisteminin doğru olmadığı fikrinde birleşti. 

Sorun eğitim sisteminin temelinde. Burada bizim eğitim sistemimizin "zeka ve analitik" düşünceyi ön plana çıkarma üzerine değil, "ezbercilik" üzerine kurulu olduğunu ve topyekün radikal reformlar yapılması gerektiği konusuna girmeyeceğiz. Bu konuda sadece Mark Twain'in sözlerini hatırlatmak yeterli sanırız: "Eğitim kafayı geliştirmek demektir, belleği doldurmak değil"

Ama bu sistem zaten öteden beri aynı olmasına rağmen neden son yıllarda daha da gerilere düştük? Burada üzerinde durulması gereken esas konu  bu. İşin uzmanları bu konuda sayısız gerekçeler ileri sürebilir. Biz dikkat çeken bir kaç noktaya vurgu yapmak isteriz. Okulları eşitleme, anadolu liselerini kapatıp imam hatiplerle aynı seviyeye getirme gayretleri gibi, niyeti ile uygulamaya sokulan değişiklikler belli oranda makasın kapanmasına sebep olduğu doğru

Ancak makasın kapanması  aşağı yönde gerçekleşti.

Okullara yerleştirme kriterleri öğrencilerin başarısına göre değil, yerleşim yerine göre yapılınca, yani başarılı, başarısız öğrenci aynı ortamda eğitim almaya başlayınca başarısız öğrencinin seviyesi yukarıya çekileceğine, başarılı öğrencilerin seviyesi aşağıya çekilmiş oldu.

Ama burada bize göre bu iç karartıcı tablonun ortaya çıkmasının asıl meselesi daha başka.

İktidar popülizm uğruna, sağlıkta yaptığını eğitimde de yaptı.

Sağlıkta nasıl ki hekimleri adeta hastaların önüne atarak en ufak bir sıkıntıda onları şikayet ettirdi, yetmedi her türlü hakaret ve fiziki saldırıya sebep oldu. Aynı durumlar eğitimde de söz konusu. En ufak bir sıkıntıda öğrenci öğretmenini velisine şikayet etti, veli de gelip öğretmenin yakasına yapıştı. Öğretmenler de sürekli soruşturma geçirmekten ve velilerin tacizlerinden bıkıp uzandığından eğitimden de, disiplinden de taviz vermeye başladılar.

Disiplin olmayan yerde düzen olmaz. Düzen olmayan yerde başarı da yoktur. Oysa II.Murat derslerde yaramazlık yapan oğlu Mehmet hocası Akşemseddin'e saygı duysun diye onun önünde kendine tokat attırmıştı. Koskoca padişahın oğlunun uslu ve terbiyeli bir öğrenci olması uğruna yediği tokat varken, iktidar velilerin ikide bir öğretmenlerin kapısına dayanıp  hesap sormasına göz yumarsa  öğretmenler de belli noktadan sonra görevini ona göre yapmaya başlar. Yoksa geçmiş yıllara göre ne öğretmenler daha kalitesiz, istisnalara da yok değil de, ne de öğretim kitapları. Eğitim sistemi yıllardan beri belli seviyelerde gidiyordu ama son yıllarda yaşanan dramatik düşüşün sebeplerinden biri tam da bu bahsettiğimiz popülist yaklaşımlardır. Bir devletin gelişmişlik göstergelerinin en önemli temel unsurundan biri eğitimdir. Bu  durum bir ülkenin gelişmişlik düzeyi ile doğru orantılıdır deyip konuyu kapatalım.