Öncelikle başlığın infiale yol açmaması için hemen şunun altını çizelim:

Bu hayatta dinden daha üstün hiçbir şey yoktur.

İbadet de dinimizin olmazsa olmazıdır.

Ama dinimizde ibadetle birlikte gelen bir başka değer daha vardır.

Güzel ahlak.

Güzel ahlak haramdan sakınmak demektir, kalp temizliği demektir.

Zira edilen dualar, yapılan ibadetler kalpten geçer.

Kalp temiz olmayınca bunların hiçbiri ulaşması gereken yere ulaşmaz, ulaşmadığı için de yok hükmündedir.

Ve kişi kalp temizliğine ulaşmadan bu dünyadan göçüp giderse yaptığı ibadetlerin hiçbirinin hükmü yoktur.

Cenab-ı Allah’ın kimsenin ibadetine ihtiyacı yoktur.

Bu ibadetler onun sevgili kulları mertebesine ulaşmak için bir araçtır.

Yobaz zihniyet, ki dinimize en büyük zararı veren tam da bu zihniyettir, dinimizi sadece ibadet ve şekilcilikten ibaret olarak görür.

Bazılarını tenzih etmekle birlikte cemaat ve tarikatlarda hakim olan bu zihniyet sadece ibadet ederek, sakal bırakarak, hanımlarını tesettüre sokarak dinimizin vecibelerini yerine getirdiklerini sanır.

Diğer yandan da her türlü sapkınlık, ahlaksızlık yapmaktan da geri kalmazlar. Bu yobaz zihniyet sadece ibadet ederek, şekilcilik yaparak adeta her türlü sapkınlığı yapma hakkına sahip görür kendini.

Yok böyle bir din.

Özellikle son yıllarda sık sık sapkınlık haberlerinin çıkması bu zihniyetteki cemaat ve tekkelere çok fazla özgürlük verilmesi ve denetimsiz bırakılmasındandır.

Maalesef bu anlayış son zamanlarda Diyanet’e kadar girmiştir.

Son günlerde ciddi tartışmalara yol açan 9 yaşındaki kız çocuğu evlenebilir fetvası bu anlayışın ürünüdür.

Buluğ çağındaki kızın evlilik konusunda hadis olduğu doğrudur.

Ama öncelikle kastedilen yaş bu değil.

Toplumdan gelen şiddetli tepkiler üzerine sözünü geri almak zorunda kalmanın ötesinde bu defa yaşı 17’ye çıkardılar ki bu da son derece yanlış bir tavır.

Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır ki durup dururken gereksiz yere böyle bir demeç verilebiliyor. Sanki evlilik yapılacak yaşta kız kalmadı da çocuk yaşta çocuklarla evlilik yapılabilir fetvası veriliyor.

Bu nasıl bir sorumsuzluk, bu nasıl bir akıl tutulmasıdır.

Diyanet’in asli görevi topluma güzel ahlak öğrenmesi konusunda yol gösterici olmasıdır.

Dinin temeli güzel ahlaktır.

Yoksa, güzel ahlak, kalp temizliği olmayan yerde, istediğiniz kadar fetva verin istediğiniz kadar dini eğitim verin. Tek başına bunlar bir şey ifade etmez.

Diyanet topluma önce bunu öğretecek… Her türlü sapkınlıktan uzak durmayı, haramdan sakınmayı, ahlaklı olmayı öğretecek.

Dini vecibelerimizi yerine getirmeyi öğretirken aynı zamanda ilim, irfan ve çağımızın gelişen bilimine erişmek için topluma eğitim verilmesine kılavuzluk edecek.

Yoksa Filistin’de olduğu gibi taş devrinden kalma, taş ve sopalarla İsrail’in son teknoloji ürünü silah ve teçhizatlarına karşı çaresizce çırpınıp durmaya mahkûm olacaklar.

Eğitim almış tek bir kişide sapkın harekette bulunmaz, sokakta açık diye kimseye laf atmaz, çocuklara tacizde bulunmaz, sapkınlıklara adı karışmaz.

Zaten kitabımız da bize bunu öğütlemiyor mu?

“Oku” ile başlamasının bir manası olmalı değil mi?