Mehmet Yılmaz ARIYÖRÜK, TSE'nin birilerine göre eski, bir çok arkadaşımıza göre de EFSANE başkanı.

Diyor ki;

"TSE çalışma grafiğindeki yükselmelere bakın, başka kurum ve kuruluşların, TSE'ye ve TSE yönetimine müdahale etmediği zamanlardır. Ya da o müdahalenin geri döndüğü zamanlardır.

Standard ve kalite özel bir konudur. Dünya da rakibi çoktur.  Bu rekabet şartlarına uygun müstakil muhtar kimlik ve kişiliğe sahip olmanız gerekir."

Konunun özeti!

Durumun özü!

Efsane söylemiş son sözü!

Başka söze gerek yok.

Duamız, dileğimiz ve temennimiz şudur;

Devlet, efsanenin sözüne kulak vermelidir!

TSE, daha da güçlenmelidir.

***

YAŞATMAK VE ÇALIŞTIRMAK LAZIM

Bazı değerler vardır, varken değeri bilinmez.

Çünkü toplumun büyük bir kısmı konudan habersizdir ve haber alma kanalları kapalıdır veya kapatılmıştır.

O kurumu kapatırsınız, ihtiyaç hasıl olduğunda, kapsısındaki kilidi görünce "eyvah" demenizin bir faydası yoktur!

Malum virüs, dünyayı kasıp kavuruyor, bizim ülkemize de musallat oluyor.

Devletin bu konuda vermiş olduğu mücadele, özellikle sağlık bakanı ve sağlık çalışanlarının kahramanca mücadelesi her türlü takdirin üzerindedir.

En kalbi duygularla, alkışlar onlara.

Ve bu çalışmaların görülmemesi, gözlerin körlüğünden değil, vicdanların ihanetinden kaynaklanmaktadır!

Keşke diyoruz...

Hıfzıssıhha Enstitüsü, çalışılır vaziyette olsaydı ve bu lanet virüsün aşısını üretseydi...

Yer yerinden oynasaydı!

Öldürmek değil, yaşatmak lazım...

Kapatmak değil, çalıştırmak lazım...

Bu durumun, tüm kurum ve kuruluşlar için geçerli olması lazım...

Büyük devlet, güçlü kurumlarla olur can cazım!..

Mehmet Yılmaz ARIYÖRÜK, tecrübedir, efsanedir, Standard'dır, kalite camiasında bir markadır, bu camiada parmakla gösterilen biridir, ona kulak vermek lazım...

TSE'nin stratejik bir kurum olduğunu unutmamak lazım...

***

YAZARINA DÜŞMAN YAZILAR...

Bazen, öyle şeyler yazıyorum ki; okuyunca ürperiyorum!

"YAZARINA DÜŞMAN YAZILAR" dosyasına kaldırıyorum.

Yanlış anlaşılmasın, siyasi değil, hakaret değil, hele hele iftira asla değil, bu yazılar.

Kalite ile ilgili, daha doğrusu kalitesizlikle ilgili!

Az biraz, karaktersizleri de kapsıyor tabi ki yazdığımız yazılar.

Mesela kaliteyi kirletenler...

Kaliteyi satanlar...

Kaliteyi pazarlayanlar...

Kalite ile ilgili yalan konuşanlar...

Kalite ile ilgili sözler verip yerine getirmeyenler...

Kaliteli olduğunu söyleyip, kalitesiz olanlar...

Daha neler neler...

Şöyle dediğinizi duyar gibiyim;

"Karamanoğlu, yazıyorsun ama yayınlamıyorsun, ne anladık bundan?"

Haklısınız...

Siz bir şey anlamıyorsunuz bundan, ama ben yazdıkça rahatlıyorum, yazmamız ondan!

Dedik ya, YAZARINA DÜŞMAN YAZILAR...

Bir gün...

O da, Allah nasip ederse emekli olduğumuz gün...

O gün yayınlarız!

Bursa da kalite ile ilgili dönen dolapları...

Türkiye dolabında ki kirli çamaşırları...

Kalite ile ilgili, ihanete ortak odakları...

Temiz kaliteyi savunanlara yapılan saldırıları, kuduranları!

Ve birde...

Bizimle aynı tasa içinde olması gerekirken, kasa tasasına düşen cisimleri...

Bilmenizi, tanımanızı isterim o kirli, defolu isimleri!

O gün bugün değil!                                                                                             Ama o gün gelecek!                                                                                               Gelecek güne şükürler olsun...