Dosttur, arkadaştır, Makine Mühendisidir.

yüreğinde yoktur nefret, sözü senet.

Ahlaktır, nezakettir, fazilettir.

Kendi kırılır, kalp kırmaz, kendi yanar, kimseyi yakmaz.

Namazı Allah için kılar, haram ile işi olmaz, her işi helal.

Kalitelidir, TSE sevdalısıdır. TSE için bizimle birlikte her türlü cefadadır.

Her yerdedir, düğünde, dernekte, cenazede, camide, mezarlıkta, evde, sokakta, hayatı cefa, sürmedi hiç sefa.

Dürüstlüğüne, teknik bilgisine, donanımına, devlete sadakatine, millete olan sevdasına, bayrağa olan aşkına, kimse olumsuz laf edemez!

Sosyal hayatın içindedir, ben onu 21.yy dervişi olarak tanımlıyorum.

Onu tanıyan ve bu yazıyı okuyan herkesin, benimle aynı düşüncede olduğunu düşünüyorum.

BOTAŞ'da mühendistir. Müdür yerinde olmayınca, onun vekildir. Vekil müdür bir yere gidince, vekilin vekilinin vekilidir.

Ona herkes hak verir, ama kimse ona makam vermez!

Niye?

Tek negatif yönü(!), bu aziz milleti ölümüne sevmek, bu kutlu devlete hayatını vermek, şanlı bayrak için ölümü bir bardak su görüp, o suyu hesap yapmadan içmek...

Ne bir şahsa, ne de bir cemaate aidiyet duymaz. Kafasını kesen doğrudan ayrılmaz.

O, o denli asildir ki, kimseden makam dilenmez, ilahi makamdan başka kimseye de biat etmez.

Allah uzun ve sağlıklı ömürler versin, dün rahmetli olsaydı, bugün herkes onun  hakkında mükemmel sözler sarf ederdi. Bizler, değerlerimizi, değerlilerimizi yaşarken görmeyiz,  en çok da ölüye değer veren bir milletiz.

Bütün bunları yazmamdaki amacı merak ediyorsanız, değerlilerin değer görmesi, değerinin fark edilmesi için yazdım, iyi de yaptım, yazının devamını birlikte okuyalım.

Yaklaşık altı aydır, annemin rahtsızlığı ile mücadele ediyoruz. Annem son dönemde çok rahatsız ve yatağa bağlı vaziyette.

Baykara, Cuma namazını Büyükorhan'da kılar, Bursa'ya dönerken, yolda aklına annem gelir, aracını durdurur, yolun kenarında bulunan bir ağacın altına seccadesini serer, iki rekat namaz kılar ve açar ellerini gök yüzüne, anneme dua eder...

Aynı saatlerde bizim ev...

Annem yatakta, biz başındayız, yarı vaziyette sayıklamaya başladı ve dedi ki; "O adam, o ağacın altında ne yapıyor, bana bakıyor, kimdir o!"

Biz hayal gördüğünü düşünerek, kendisini oyalamaya, konuyu değiştirmeye çalıştık ve annem yine daldı derin uykulara...

Yaklaşık üç saat sonra...

Ferudun Baykara, annemi ziyarete geldi. Gelirken yolda aklına annemin geldiğini, arabayı durdurduğunu ve yolun kenarında ormanın içinde bir ağacın altın da, iki rekat namaz kılarak, anneme dua ettiğini anlatmaya başladı...

Biz bunlar duyunca, aynı saatlerde annemin söylediklerini hatırladık ve  bizde olanları anlattık, ortamda bulunan herkes ağlıyordu...

İşte bizim dostumuz böyle bir adam...

Adam gibi adam ile dost olduğumuz için şükürler olsun...

Aklına düştüğünüzde, arabasını durdurup, sizin için ve aileniz için, iki rekat namaz kılıp, size ve ailenize dua edecek bir dostunuz yoksa,  bizim dostumuzun dostu olun...

Sevgili dostum Ferudun Baykara;

Bizi duygulandırdın ve ağlattın. Allah seni güldürsün ve korusun.

Allah sana bu dünyada en güzel mevkii, ilahi nizamda en kaliteli makamı nasip etsin.

Dualarımızdasın ve olmak istediğimizsin...